KÜNYE:
Yazar: Peride Celal
Yayınevi: Can Yayınları, 1994
Alıntılar:
- “Belki karanlık indiğinde, belki karabasanlarla
boğuştuğunuzda, fırtına yaklaştığında ve gökyüzünde bulutlar birbiri üstüne
yuvarlandığında, belki pencerenin ardında rüzgar uluduğunda, belirsiz
görüntüler perde arkalarında kımıldadıklarında, belki kepenkler gıcırdadığında…
İşte o zaman biri konuşmaya başlarsa aydınlıklar açılır birdenbire.”-Catherine
David
-Freud,
arkeologa benzetirmiş kendini. Toprağın altında değil, ruhların derinliğinde
gerçeği aramak… Gerçeği hastalarında ararken belki biraz da kendi gerçeğini
araştırıyordu. Hastalarından çok kendisinin konuşması bu yüzden olmalı.
-“İnsanlar
giyindikleri zaman değişiyorlar,” derdi oğlan. “Kötülükleri, tutkuları; sanki
taktıkları kravatlar, giydikleri ceketler, gömleklerle birlikte geçiriyorlar
sırtlarına. Sen kumsalda yan yana oturup gevezelik eden babamı; Bakkal Salim’le
bizim salonda karşılıklı oturmuş, konuşurken düşünebiliyor musun?”
Ben Ne Düşünüyorum?
2 yıl kadar önce, D&R’ın 5 TL
indiriminde görüp nostaljik haline anında vurulmuştum bu kitabın. Bana
sahafları andıran tuhaf bir havası var. Sanki onu eski bir sahafta bulmuşum
gibi triplere giriyorum elime her aldığımda. Nitekim bu hislerimde biraz olsun
haklılık payım var. Kitap benden 1 yaş büyük zira. Elimdeki bu ilk basım, 1994
baskısı. Sanırım şu sıralar da basımı yapılmıyor. Yani farkında olmadan oldukça
güzel bir keşif yapmışım aslında :)
Mektup, bir öykü kitabı. Dört güzel öykü
barındırıyor içinde. İlki; Böcek, bir
psikiyatrın odasında başlayıp biten bir öykü. 2 yıldır bedeninin içinde bir
böcekle yaşadığını iddia eden bir hasta ve böceği ezmesinde ona yardımcı olmaya
çalışan bir psikiyatr. Evlilikle birlikte kendinden ödün veren, kendi
hayallerinden, arzularından vazgeçen ve sadece o evlendiği adamın istediği
biçimde yaşayan kadınları anlatıyor bize. İkinci öykü Mektup, adeta ikinci bir İvan İlyiç sunuyor bize. Paradan başka bir
şeye inanmayan, işkolik, burjuva Saffet Bey’in, karısının ölümü ve oğlunun
balyoz gibi mektubuyla, mükemmel rutindeki hayatının bir derece sarsılışı ve
kendini ufaktan sorgulamalarına tanık oluyoruz. Adeta ufak bir novella.
Baba-oğul çatışması, Kafka’nın Babaya Mektup’u gibi uzun soluklu bir iç döküş.
Bir insana para vermekle ona ihtiyacı olan bütün sevgiyi, huzuru
veremeyeceğimizin hatırlatması. Babanın her davranışının bir çocuğun hayatını
nasıl da etkilediğinin göstergesi. Fakat ebeveynler de hata yapar elbette.
Bütün insanlar gibi onlar da kusursuzluktan
olabildiğince uzak. Bununla barışabilmeli. Üçüncü hikaye Koşucu, tamir için gittiği bir evle
hayatı değişen, koştukça kendini bulan, sürekli bozuk düzeni bir yerinden olsun
düzeltmeye çalışan Abdülrahman’ın hikayesi. Sağcı-solcu ocu bucu çatışmaları.
Bir türlü cı-culardan vazgeçip sadece insan olamayışımız. Kısacık hayatlarımızı
yersiz kavgalarla dolduruşumuz. O topluluk bu topluluk ait olma çabalarımız. Ve
çaresizliğimiz. Sonunda seyirci oluşumuz yalnızca ve her ayrık düşüncenin
bedelini ödeyecek olmamız mutlaka. Son öykü Kaçak, baskıyla büyüyen kadınları anlatmış. Sanki bir devri daim
her kadın doğar, büyür, pencerede özgürlük hayalleri kurar, evlenir, alışır ve
ölür. Nesilden nesile sürüp gider. Ve baskıdan kaçan her kız çocuğu umutsuzca
sarılır bulduğu ilk ele.
Tüm öykülerde bir Amerikan Rüyası
gösteriyor kendini bir yerlerden. Ve alttan alttan bazı düşünceler okuyucuya
empoze ediliyor gibi bir duruşu da var. Elbette en az insan sayısı kadar da
düşünce vardır hayatta. Farklı düşünceleri okumak anlatımı gölgelemediği sürece
rahatsızlık vermiyor bana. Edebi tatmin arıyorum daha çok.
Şu noktayı da eleştirebilirim sanırım;
belki bu tamamen benden kaynaklı ama erkek karakterlerin erkek olduğunu
hissedemedim ben pek. Özellikle ilk öyküde psikiyatrın kadın olduğunu düşünerek
okurken bir anda erkek olduğunu görüp şok oldum. Yine de öykü içine çekince pek
de takılmadım bu duruma.
Böyle anlatınca tabi hep bir şeyler
eksik. Tüm bunları Peride Celal’den dinlemenizi salık veririm. Kendine has üslubuyla
okutuyor her türlü. Öyküler su gibi akıp gidiyor. Tam bir pazar okuması. Umarım
rastlarsınız ve bir şans verirsiniz bu kitaba.
Puanlama:
-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5)
Oldukça hoş.
-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)
Kitaptaki en
uzun öyküden alıyor adını.
-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 4/5 (%30)
Kendine has bir anlatımı var Peride Celal’in fakat; erkek
karakterlerle ilgili ufak sıkıntı için biraz puan kıracağım.
-Yazarın Dili: 4/5 (%30)
Kesinlikle okutuyor kendini ama burada
da Amerikan rüyasının ve bazı ocu bucu düşüncelerin sık sık vurgulanması bazı
yerlerde anlatımı gölgeleyebiliyor ve gereksiz tekrarlara düşürüyor.
-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)
Kitap sizi
sarıyor ve bir pazar boyu yoldaş olabiliyor size :)
Kitabın Puanı: 4.4 / 5
Yıllar yıllar yıllar önce Evli Bir Kadının Günlüğünden kitabını okumuştum. Bak çok merak ettim. Şimdi okusam neler hissederim aynı kitap hakkında. O zaman bana ters gelmişti bazı şeyleri. Bekârdım. Yeniden okumalıyım :)
YanıtlaSilo kitabı da çok merak ettim, kesinlikle okunası bi yazar ama baskıları bulmak zor işte umarım bir gün bi yerlerde yine karşıma çıkar :)
SilKendinden büyük bir kitaba sahip olmanın verdiği hissi biliyorum...
YanıtlaSilçok farklı bir şey ya anlatılmaz yaşanır sanıyorum :)
Silİsminden ötürü samimi geldi bana yazar :) Okudukça kendi ismimmiş gibi geldi :) Şimdilerde artık rahmetli olmuş, ruhu şad olsun. Bir gün sahafları gezerken gözüme ilişir umarım, okumak isterim... Teşekkürler paylaşım için :)
YanıtlaSilaynen beni de ismiyle çekmişti çok naif bir o kadar da güçlü bir isim. ve kesinlikle okumaya değer, umarım karşılaşırsınız :)
Silhımmm bunu okumadım amaaa bu yazar çok çok iyi söleyim bikaç romanını okudum, üçyirmidört saat, kurtlar felan, bu değişikmiş ivit :)
YanıtlaSilaynen baya merak ettim diğer kitaplarını da ama kara borsaya düşmüş resmen :)
SilGüzele benziyor sanki , elimde milyon tane hiç başlanmamış en az 10 tane yarım kitap olunca listeye eklemeye bile korkuyorum o da ayru ama yine de içim gitmedi değil :D
YanıtlaSiluvv o yarımlar sonsuza kadar yarım olarak kalıyor bende. bi daha başlayamıyorum bi türlü.
Sil