ÖTEKİ – DOSTOYEVSKİ KİTAP YORUMU

Bi Poşet Kitap | 22:33 |

KÜNYE:

Adı: Öteki – Bir Peterburg Manzumesi
Orijinal Adı: Dvojnik
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çeviren: Serdar Arıkan
Yayınevi: İthaki Yayınları, 2015
Sayfa Sayısı: 224


Alıntılar:

-Bazı insanlar vardır ki, baylar, dolambaçlı yolları sevmezler ve sadece maskeli balolarda maske takarlar. Çizmeleriyle parkeyi aşındırmayı marifet saymayan insanlar vardır. Öyle insanlar da vardır ki, baylar, mesela sırf pantolonları üzerlerine tam geldi diye mutlu olduklarını ve rahat yaşadıklarını iddia etmezler. Nihayet, öyle insanlar vardır ki, boş yere koşuşturmayı, kendini başka türlü göstermeyi ve yağcılık yapmayı ve en önemlisi baylar, kendilerine ait olmayan işlere burunlarını sokmayı sevmezler.

-Ah keşke şair olsaydım! (Elbette en azından Homeros ya da Puşkin gibi bir şair olmayı kastediyorum, yoksa daha az bir yetenekle bu işlere hiç kalkışmamak lazım.)

-Eğer bekleyecek kadar aklınız varsa zamanı gelince beklediğiniz her şey gerçekleşecektir.

- Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında paltosuyla oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir baş işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto etmek istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi. Saçları diken diken olmuştu ve dehşet içinde tüm duygularını kaybetmiş bir halde olduğu yere çöktü kaldı. Dehşete düşmesinin haklı bir nedeni vardı.

-Bazen erdemsizlik ve kıskançlık günlük iğrenç besinini ararken kişi ayırmaz…

-Ama Bay Golyadkin paspasa çevrildiğinde bile basit bir paspas değil, karşılık görmeyen gururu ve karşılık görmeyen duyguları her ne kadar kirli kıvrımları arasına saklanmış olsa da, gururlu, ruh sahibi ve duygularla dolu bir paspas olurdu…

Ben Ne Düşünüyorum?

Evet sadece 224 sayfa olmasına rağmen 12 günde ancak bitirebildiğim kitapla karşınızdayım. Şu sıralar fena halde doppelganger olayına takmış durumdayım. Bu konuyla ilgili ne bulursam okuyabilirim. Hele de Dostoyevski’nin bunu anlatan bir eseri olduğunu duyduğumda ilk fırsatta kitabı edindim ve okumaya başladım.

Arka kapakta şöyle bir yazı vardı:  Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında paltosuyla oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir baş işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto etmek istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi. Saçları diken diken olmuştu ve dehşet içinde tüm duygularını kaybetmiş bir halde olduğu yere çöktü kaldı. Dehşete düşmesinin haklı bir nedeni vardı.”  Sanırım yalnızca bu küçük kısım bile kitabı okumama yetebilirdi. Üstüne bir de kitapla ilgili kafamda kurduğum hayaller birleşince sanırım beklentim biraz ayyuka çıktı.

Kitabın ana karakteri Yakov Petroviç Golyadkin adlı bir devlet memuru. Kendisi oldukça değişik bir adam. Kendine yabancılaşma, şizofreni, bipolar bozukluk gibi sorunları olduğu da bir gerçek. Kahramanımız sürekli bir şeylere karar verip sürekli vazgeçiyor ya da yapıyor ama o yaptığından anında pişman oluyor. Günlerce üzerinde düşündüğü bir olayın bir anda ne kadar da gereksiz olduğuna kanaat getiriyor. Bir insandan nefret ederken bir anda her şeyi unutup onun kötü biri olduğunu düşündüğü için kendine kızıyor. Çarşıya gidip gayet ciddi bir biçimde onlarca dükkanla pazarlık yapıp yarın adamını gönderip aldıracağını söylediği halde gidip onları aldırmıyor. Yani hobi olarak pazarlık yapıyor. Paralarını bozduruyor ki daha çok banknot olsun ve cüzdanı kabarık görünsün. Bundan tarif edilemez bir zevk alıyor. Genellikle bir işe girişmeye, insanlarla konuşmaya çalıştığında bu durum aşağılanmayla sonlanıyor.

Gördüğünüz gibi toplum ilişkilerinde pek de başarılı olamayan bir kahramanımız var. Bir gün kendisiyle aynı yüzde, aynı isimde bir adam çıkageliyor. Esas Bay Golyadkin’in aksine bu Küçük Golyadkin insanları kısa sürede tavlayıp toplumda kendine yer edinmeyi başarıyor. Tabii bu arada Büyük Golyadkinle uğraşmayı da ihmal etmiyor. Bundan sonrası kahramanımızın gururunu, itibarını temize çıkarma çabasına dönüşüyor.

Bir ara kendine yabancılaştığı için bu ikinci Golyadkin’i gördüğünü düşündüm. Çünkü yok olmak istiyor kahramanımız. Bazen ne zaman oraya geldi, üzerini ne zaman giyindi bunun bile farkında olmuyor. Sonradan diğer insanların da Küçük Golyadkin’i görebiliyor olması bu tezimi çürütür gibi oldu. Gibi oldu diyorum çünkü diğerlerinin o adamı gördüğünden de pek emin değilim.

Dostoyevski, Bay Golyadkin’in ruh dünyasını okuyucuya çok iyi anlatmış. Bu bakımdan psikoloji okuyan veya bu konuyla ilgilenen herkes bu kitabı mutlaka okumalı derim.

Ama sanırım ben pek de aradığımı bulamadım. Kitabı okurken oldukça sıkıldım. “E şimdi bir şey olacak mı bari” diye diye okudum. Oysa öyle kitaplarda illa olay olsun betimleme olmasın diyenlerden de değilimdir.

Kitabı bitirdiğimde beynim yanmış gibi hissettim. Sanırım bu kitaptan pek de bir şey anlamadım. Belki de ilerleyen yıllarda, daha hazır hissettiğim bir zamanda yeniden okumalıyım. Zira Dostoyevski, ilerde kendisinin bu kitapla anılacağını düşünmekteymiş. Nobokov da bu kitabın Dostoyevski’nin en önemli eseri olduğunu söylüyor.

Puanlama:

-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5)
Bence başarılı, hatta sırf bu yüzden İthaki aldım diyebilirim :D  

-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)
Tam puan!

-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)
Fazlasıyla özgün. Hatta o dönem için düşündüğümüzde daha bir özgün.

-Yazarın Dili:  3/5 (%30)
Üzgünüm ama Dostoyevski amca beni biraz sıktı bu kitapta.

-Kitabın Dünyası: 3/5 (%30)
Kitabın dünyasına girmem de kısacık kitabı 12 günde okuyunca haliyle biraz zor oldu. Ama beni kendisine bağlayamadı ne yapayım.

Kitabın Puanı: 3,8 / 5

32 yorum:

  1. Merhaba kitap okumayı seven biri olarak açıklayıcı yorumlarınız için teşekkürler.Blogunuzu takibe aldım.Benimde blogumu ziyaret ederseniz mutlu olurum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkürler, blogunuzu takip ediyorum diye biliyorum ama yine bakacağım :)

      Sil
  2. Simdi okusam mı okumasam mı bilemedim. :) Bu aralar çok sık kitap okuyorum ve beni sıkacak kitaplardan kaçmak istiyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. konuya aşırı bi ilgi duymadıkça çok da yanaşma bence :D en azından hazır hissedene kadar :)

      Sil
  3. Dostoyevski çok sevdiğim bir yazar. Tanıtımınız ilginç geldi, okuma isteği duydum. Son paragrafta kendinizi de objektif olarak eleştirme dürüstçe olmuş. "Yazarın dili" derken 5 üzerinden 3 alan çeviriyi yapan kişi midir? Çünkü bazen de çeviriden kaybeden kitaplar olabiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazarın dili kısmında kitabın akıcılığına, gereksiz kelimeler arınmışlığına puan veriyorum. bu yüzden okumakta oldukça zorlanınca puan kırmak zorunda kaldım. acaba sorun çeviride mi diye ben de düşünmedim değil. ama sanmıyorum. okurken çeviri gözüme batmadı öyle. umarım siz seversiniz kitabı, benim göremediğim yerleri de görebiliriz böylece :)

      Sil
    2. Kitabı geçen yıl okumuştum.Bence elinde uzunca bir süre kaldığı için tam tadını alamadın canım aslında çok güzel bi kişisel gelişim seansı gibi.Çokanlamlı bir roman bu yüzden sakin kafayla bir kez daha okusan daha çok beğenirsin 😊😊

      Sil
    3. evet uzun süre elimde süründüğü için de bir şey anlayamadım. ama çok anlamlı ve önemli bi roman olduğuna katılıyorum :)

      Sil
  4. Senin kitap yorumlarına bayılıyorum. :D Özellikle bir bütün olarak eleştirip, puan vermen çok hoşuma gidiyor. Dostoyevski amcanın elimde çok eski baskı iki kitabı var okunmayı bekleyen, ilk fırsatta okuyup yorumumu yapacağım. Kapak tasarımına bende bayıldım! :) Listeme ekledim bile, teşekkürler! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. böyle düşünmene çok mutlu oldum çok teşekkürlerr :) umarım seversin diyelim öyleysee :)

      Sil
  5. Iyi ki yeraltindan notları okumamışsin diyorum ozaman :D
    Dostoyevski'cim pesimist bir sahsiyet oldugundan ötürü sanırım -ve tahminimce- boyle acaip karakterleri var :D
    Asil acayip olan goldyakin'in ilgimi cekmis olması olabilir :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah aslında ben böyle karakterleri severim, kitabın başlarında gayet eğlenerek okuyordum ama hiç bir şey olmayınca da sıkılıyor insan :)

      Sil
  6. Rus yazarların genelde tavrı okuyucuyu bunaltmak ğzerine kurulu zaten,Sanırım ne kadar zor okunursa o kadar başarılı bulunuyorlardı o dönemde.Çağımıza uygun bir tarz değil tabi ki,sabırsız ve az vakti olan yeni yüzyıl insanı ne demek istediğini en kısa yoldan anlatabilen yazarları seviyor.Elbette ben de öyleyim.O yıllarda sayfalarca betimleme yazmak çok makbulken günümüzde ,amma da dolandırmış lafı,şeklinde algılıyoruz.Kendi dönemleri içinde çok değerli yazarlar elbette ki ancak ben de çok sevmiyorum hepsini.Anton Çehov'u tek geçerim.Diğerlerinden fatklıdır ve zevkle okutur kendini.Kalemine sağlık,kitabı okumuş kadar oldum kuzucuk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay aynen ablacım. beğenmene çok sevindiim :) Çehov'u uzun zaman önce okumuştum pek hatırlayamıyorum ama yeniden okuycam :)

      Sil
  7. yarısına kadar okuyup bırakmıştım bu kitabı resmen hazır olmam gerekiyor tamamlayabilmem için :) bana çok agır geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynı hisseden birini bulmama çok sevindim valla :)

      Sil
  8. Dostoyevski kitapları genelde ağır ilerler. Onun kitaplarını rahat bir ortamda ve kafamız meşgul değilken okumak gerekir. Yazarı ve kitaplarını severim ve çoğu kitabını okudum. Bu kitabı henüz okumadıklarım arasında. En kısa zamanda ben de temin edip okumak istiyorum. Sevgiler:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitabın inceliğine güvenmiştim ben de ama tutmadı tabii :)

      Sil
  9. Dostoyevski en sevdiğim yazarlardandır. Bu kitabını okumadım. İnsancıklar'ı çok severim.
    Bazen dediğin oluyor, George Orwell'dan ne okuduysam çok keyif almıştım ama şu an Boğulmamak İçin'i bir aydır bitiremiyorum, bir türlü gitmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa Boğulmamak İçin'i çok merak ediyordum ben dee :) sanırım her kitabın kendi zamanı var, yoksa elimizde sürünüyor böyle :)

      Sil
  10. Bu kitap aslında benim böyle bir gazla alıp, sevdiğim sayılı Dostoyevski kitaplarından bir tanesi olmuştu, belki okuduğum zaman kitapla paylaştığım psikolojinin aynı olmasından kaynaklanıyordur bilemiyorum. 12 gün sanki bu kitabı bitirmek için biraz fazla bir süre :) Birde ithaki'nin çıkardığı kapak ne kadar güzelmiş öyle ya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet baya baya fazla bir süre hem de :) kapağı ben de çok beğendim :) ya her kitabın kendi zamanı var gerçekten, sanırım ben o zamanı yakalayamayanlardan oldum :)

      Sil
  11. Dostoyevsky nim bu kitabini okumamisim nasil olduysa. Kütüphaneye sorayim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok değişik bir kitap gerçekten, okunası :)

      Sil
  12. Bu poşet Fyodor amca okumuş.Biliyorsun Dostoyevski benim hayali arkadaşım :D.Henüz okumadım listemde alınmayı bekliyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah Allah sabır versin canısı Dostoyevski amcayla nası anlaşıyonuz öyle :D

      Sil
  13. Bu kitaptan etkilenip çekilen bir film var. İsmi Double. Eğer bu tarz konular ilgini çekiyorsa o filmi izlemelisin.

    YanıtlaSil
  14. Konusu dikkat çekici duruyor ama dil açısından beni korkutmadı değil :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ben çok hevesle başlamama rağmen sıkıldım maalesef :/

      Sil
  15. Konusu ve adı aslında oku beni diyor ama seni sıktığını gördüğüme şaşırmadım açıkçası, çünkü Suç ve Ceza da her ne kadar çok çook beğendiğim bir eser olduysa da yer yer sıkmıştı beni. Yazarın üslubu böyle ne yapalım :D Ama konusu çok hoşuma gitti, yine de okumak isterim :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen yani okunası ama bi cesarete gelip okumak lazım reading slumpa sokabilir :)

      Sil

Blog / Site linki içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım: Zuri