KADINSIZ ERKEKLER – HARUKİ MURAKAMİ KİTAP YORUMU

Bi Poşet Kitap | 15:41 |
Dergiler: Kafkaokur

KÜNYE:

Adı: Kadınsız Erkekler
Orijinal Adı: Onna Noinai Otokotachi
Yazar: Haruki Murakami
Çeviren: Ali Volkan Erdemir
Yayınevi: Doğan Kitap, 2016


Alıntılar:

-Ne kadar şiddetli bir acıya sebep olursa olsun, ben bunları bilmek zorundayım. Çünkü insan ancak bilgiyle güçlenir.

-“Başka biri olabilmek eğlenceli bir şey mi?”
 “Tekrar kendine döneceğini bilirsen, evet.”
 “Kendinize dönmeyi istemediğiniz zamanlar olmadı mı peki?”
 “İnsanın kendinden başka dönebileceği bir yer var mıdır ki?”

-Nasıl ifade etsem acaba? Bir kez gerçekten bir karaktere büründüğünde, ondan çıkma fırsatı bulmak güç oluyor. Her ne kadar psikolojik olarak zor bir şey haline gelse de, rolünü doğru çıkış noktasında sonlandırmalısın. Bir enstrümanın akortsuz çalınması durumunda notaların düzgün bir müzik oluşturamaması gibi… Dediklerimi anlayabiliyor musun?

-Zaten nihayetinde hepimizin yapması gereken kendimizle açık yüreklilikle uzlaşmayı başarmak değil midir? Karşımızdakini sahiden görmenin, kendi içimize, taa dibimize kadar dosdoğruca bakmaktan başka bir yolu yoktur.

-“…Sonuçta o sadece bir beden değil miydi?” diye kendi kendine mırıldandı Kafuku. En nihayetinde küçük kemik parçaları ve küle dönüşecek şeyler değil miydi? Bundan çok daha önemli başka şeyler olmalıydı.

-Zihnimde bu sahneler tekrarlanıp duruyordu. Sanki gidecek yeri olmayan bir ruh, tavanın bir köşesine tutunmuş aşağıyı izliyor gibiydi.

-“Üniversite sıkıcı bir yer aslında” dedim, “girdiğinde hayal kırıklığına uğrayacaksın, bu kesin. Ama üniversiteli olmamak, o daha can sıkıcı olmalı.”

-“Ne halt ediyorum ben?” diye sordum. Önce kararı verip sonra nasıl oldu da işler bu hale geldi diye kara kara düşünmek, işte bu da benim sorunlarımdan biriydi.

-Biz hepimiz ucu bucağı olmayan dolambaçlı yollarda gidiyoruz, demek istedim ama sustum kaldım. Pat diye özlü sözler söylemek, bu da benim sorunlarımdan biriydi.

-Bellek, kaçınılmaz bir biçimde yeniden kurgulanan bir şeydir çünkü.

-Müziğin yaşananları canlandırma etkisi vardır, bazen yürek sızlatacak denli güçlü bir etki.

-Ne pahasına olursa olsun, onu kaybetmeyi göze alamam. Eğer kaybedersem, ben de kaybolup giderim gibi geliyor.

-Düşününce bu hisler bin yıldan beridir hiç değişmemiş. Ve ben bunları bugüne değin hissetmemiş biri olarak, henüz yetişkin olamamış bir insan olmanın acısını duydum.

-Ruhu bedenini çoktan terk etmiş ve geri gelecek gibi de görünmüyordu.

-Anladığım tek bir şey var: Büyük bir aşk yaşayıp boğazından tek lokma geçmediği için canından olan bir insanın aslında bu dünyada daha önce hiç var olmadığı.

-Ölen insanlar için yapabileceğimiz ne var, diye soracak olursanız bu, onları olabildiğince uzun bir süre hatırlamaktır, derim.

-Tüm kadınların yalan söylemek konusunda doğuştan gelen özel bir yeteneğe, adeta bunu mümkün kılan bağımsız bir organa sahip olduklarına inanıyordu. Ne zaman, nerede, nasıl bir yalan söyleyeceği kişiye göre farklılık gösterse de aslında bütün kadınlar karşılaştıkları uygunsuz bir durumda mutlaka bir yalan uyduruyorlar, en ciddi anlarda bile yalan söylemekte bir an bile tereddüt etmiyorlardı. Bunu yaparken de ne yüz ifadeleri değişiyor, ne de ses tonlarında ufacık bir titreme oluyordu. Çünkü aslında bu kadınlar değildi yalan söyleyen, onlarda bulunan bu bağımsız organ kendiliğinden çalışıyordu. Bu yüzden yalan söyleyince -çok özel durumlar dışında- onların o güzel ve iyi yürekleri sızlamıyor, huzurlu uykuları bölünmüyordu.

-Onun kalbi atınca benimkini de hareket ettiriyor sanki. Birbirine bağlı iki tekne gibi; halatı kesmek istesem de, onu kesebilecek bir bıçak yok hiçbir yerde.

-İncinmem gereken zamanda yeterince incinmedim, diye itiraf etti kendine. “Gerçek ıstırabı hissetmem gereken bir zamanda, duygularımı bastırdım. Şiddetli acı çekmeyi kabul etmemek için, olanlarla gerçekçi biçimde ve doğrudan yüzleşmekten kaçındım. Sonuç olarak da bu şekilde içi boş, cansız bir yürekle yaşıyorum şimdi. Ve zeki yılanlar yüreğimdeki o boş yerleri ele geçirip, serinkanlı bir şekilde kalplerini oraya gizlemeye çalışıyorlar.”

-“Garip, değil mi?” dedi kız düşünceli bir şekilde. “Dünya yerle bir edilirken, kilidin kırılmış olmasını dert eden, üstüne üstlük onu tamir etmeyi kendine görev edinen insanlar var. Düşününce bu tuhaf bir şey. Ama belki de böylesi daha iyidir, aksine doğru olan budur. Dünya yerle bir edilirken bile, insanlar bu tür ince işleri görev bilip, vazgeçmeden emek veriyor böylece de akıl sağlıklarını koruyabiliyorlardır belki de.”

-Karım dediğime inanmadı kuşkusuz. Benim sesime de ölünün izi sinmişti çünkü. Yeni ölenin neden olduğu titreşim, güçlü bir bulaşıcılık taşır, ince bir telefon hattından geçerek sözcüklerde sese dönüşür ve tüm dünyayı bu titreşime uydurur.

-Bence M böyle biriydi. O, bir tek yerde rahat edebilen bir kadın değildi.

Ben Ne Düşünüyorum?

Murakami’yi uzun zamandır o kadar özlemiştim ki elimdeki tek kitabı olan Uyku’yu bu süreçte defalarca okumak istedim. Ama kendime bir şekilde engel oldum çünkü onu okursam dayanamayıp gecelerce uyumadan Anna Karenina okuyacağıma dair inancım tamdı. Ve onu okumak için de doğru bir zaman mı emin değilim. Sonra işte biliyorsunuz kitap almamak üzerine kurulu orucumu bozdum ve bu alışverişte Murakami’nin Kadınsız Erkekler’ini de almış bulundum.
Kitabı beğenenler kadar beğenmeyenler de oldukça fazla. Hatta instagramda kitabın çöpe atılmış resimlerini falan gördüm. Bence bunu hak edecek bir kitap değil. Sadece okuyan yanlış bir zamanda okumuş olmalı. O resmi görünce fena halde içim sızladı çünkü :(
Bu kitapta Murakami’nin yazdığı 7 hikayeyle karşılaşıyorsunuz. Hepsi kadınlar tarafından aldatılmış, terk edilmiş ya da bir şekilde acı çektirilmiş adamların hikayeleri bunlar.. Ben böyle kendinle hesaplaşmalı, acı çekmeli kitapları sevdiğimden midir bilmem ama hepsini çok zevk alarak okudum hikayelerin. Fakat Kino adlı hikayede tam olarak ne oldu algılayamadım. Başta çok güzel gidiyordu; ama sonra olaylar tuhaf bir hal aldı. Anlayan biri varsa bana da anlatabilir mi lütfen? :)
En sevdiğim hikaye tabii ki benim gibi bir Kafka manyağı için Aşık Samsa adlı hikaye oldu. Kafka’nın Dönüşüm hikayesine bambaşka bir bakış açısı bu. Karakterimiz uyandığında kendisini Gregor Samsa’ya dönüşmüş olarak buluyor bu kez. Nasıl ki Dönüşüm’de Gregor Samsa böceğe dönüştüğünde o şekilde yaşamayı, hareket etmeyi öğrenmesi gerektiyse burada da karakterimiz Gregor Samsa olarak yaşamayı öğrenmeye çalışıyor.
Yesterday hikayesindeki Tanimura’yı fena halde kendime benzettim. Özellikle de şu sözleri sebebiyle: “Ne halt ediyorum ben?” diye sordum. Önce kararı verip sonra nasıl oldu da işler bu hale geldi diye kara kara düşünmek, işte bu da benim sorunlarımdan biriydi. Ya da şu: Biz hepimiz ucu bucağı olmayan dolambaçlı yollarda gidiyoruz, demek istedim ama sustum kaldım. Pat diye özlü sözler söylemek, bu da benim sorunlarımdan biriydi. Olur olmaz yerlerde alıntı söylemek ya da bir şeye karar verip sonra da o duruma nasıl geldiğimi bilememek fena halde benim özelliğim :D
Bağımsız Organ’daki Doktor Tokay, yalnızca evli ya da hayatının aşkını bulmuş kadınlarla ilişkiye giren, böylece hiçbir sorumluluk üstlenmesi gerekmeyen bir adamdı. Bu yüzden bir kadına gerçekten aşık olduğunda “yaa gördün mü Allah’ın sopası yok Tokay Beey” derken buldum kendimi :D Ama yine de sona doğru onun için de üzülmedim değil.
Drive My Car’daki Kafuku cidden çok ilginç bir karakterdi. Kaç kişi eşinin kendisini aldattığı insanla arkadaş olabilecek kadar dayanıklıdır ki? O bunu yapabilmesini oyuncu olmasına bağlıyor, yine de ben yapabilir miydim bilmiyorum. Ondan da ötesi karısına da hiçbir şeyi bilmiyormuş gibi davranabiliyor olmasıydı.
Şehrazad’daki kadın karakter çok ilgi çekiciydi. Anlattığı hikayeleri zevkle okudum. Fakat en heyecanlı yerinde bırakıp gidiyor olması adam için çok sinir bozucu olmalı. İnsan okurken önceki hayatımda ben ne olurdum acaba diye düşünmüyor değil :)
Kitaba adını veren Kadınsız Erkekler ise, dünyanın en yalnız ikinci adamının hikayesi. Kitabın özeti olabilecek nitelikte paragrafları mevcuttu. Zaten bir kısmı arka kapakta da yazıyor. İtiraf edeyim üşendiğim için yazamadım onları yukarı :D Hem büyüsü bozulmasın istedim biraz da.
Genellikle evli insanların başkalarıyla girdiği ilişkileri anlatması da acaba insanlar neden böyle bir şeye ihtiyaç duyabilir diye düşündürdü beni. Bazılarını yaşadıkları psikolojik sorunlar sebebiyle bi dereceye kadar anlayabilsem de bazılarını cidden anlayamadım. Ve tabii cinsellik de hikayelerde yerini almış. Ama insanı rahatsız edecek, kitabı bıraktıracak düzeyde değil.
Kısacası benim gerçekten sevdiğim ve yine milyon tane post-it yapıştırıp dolayısıyla defalarca elime alıp işaretlediğim yerleri tekrardan okuyacağım bir kitap oldu. Murakami’yi seviyorum sevmesine de keşke kitapları da biraz ucuz olsa ve bu zevki daha çok yaşayabilsek.
Puanlama:

-Kapak Tasarımı: 4/5 (%5)
Ya kapak tasarımı iyi hoş da o renk seçimi nedir öyle arkadaşlar? Hani böyle korsan kitapların soluk bir rengi olur ya aynı o tonlarda olmuş kitap. Yine de zamanla kitabı sevmemden midir nedir şu an o kadar rahatsız etmedi görüntüsü beni. Bu yüzden 3 verecektim 4’e çıkardım :)      

-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)
Tam puan!

-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)
Yani Murakami’den bahsediyoruz dostum elbette özgün bir anlatım!

-Yazarın Dili:  5/5 (%30)
Henüz yalnızca 2 kitabını okumuş olmama rağmen aşık olduğum yazarlardandır kendisi. Tam benim tarzım ya yazdıkları!

-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)
Evet, kitap sizi içine alıyor ve bu yüzden her hikayeden sonra bir parça ara verip önce okuduğumu hazmetme gereksinimi duydum sanırım.

Kitabın Puanı: 4,95 / 5

34 yorum:

  1. Haruki Murakami çok merak ettiğim bir yazar kitabı listeme aldım. Bir de ''Uyku'' isimli kitabı var o da bu ara çok popüler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eveet onu da çok sevmiştim yorumladım da hatta blogda bulabilirsin :)

      Sil
  2. Murakami'nin 1Q84'ünü epey kalın olduğu için yıllardır elimde süründürüyorum. Aslında iyi bir kitap ama çok uzun. O yüzden de o bitene kadar başka Murakami kitabı almam sanırım ama bahsettiğiniz kitap da ilgimi çekti. O kaç sayfa acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1Q84'ü çok isteyip alamıyorum fiyetından dolayı :( 217 sayfa bu :)

      Sil
  3. Kitap tamitimlarini ne güzel yapiyorsun :) hiç okumadigim bir yazar ama kitap çöpe atilir mi hiç? Zaten alan o tarzi seviyordur.

    YanıtlaSil
  4. Aşık Samsa senin en sevdiğin benim de sevmediğim hikayesi olmuş. Blogumdaki yorumunu okuyunca üzüldüm gerçekten. O yüzden tekrar okuyacağım :) Kim böyle bir kitabı çöpe atabilirki ayrıca beğenmesen bile kitap çöpe atılır mı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şu sıralar Kafka'yı da çok özledim belki o yüzden bilmiyorum ama cidden sevdim o hikayeyi :) hep birlikte kınadık resmen artık kimse kitapları çöpe atamıycak yihuu :)

      Sil
    2. yaa sen benim blog adresimi nasıl bulamadın yaa http://benimhayatimblogum.blogspot.com.tr/ işteee D :DDDD

      Sil
    3. o gün kaç kere denedim hep blog kaldırılmış yazısı çıktı ama şimdi girebildiim :)

      Sil
  5. Ben seni takip ettiğimi sanıyorduuum ama etmiyormuşum :( kore fenomenin paylaşımında da tanıyorum diye de hava atmıştım halbuki :( neyse nerden dönersek kardır hesabı artık takipteyim.

    Erkek kadın ilişkilerini anlatan kitapları seviyorum.ben de listeme ekleyeyim bu kitabı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah bana da oluyo öyle arada :) kitabı beğenirsin umarım :)

      Sil
  6. Sürekli görüyorum, merak ediyorum ama okumadım. Okumalıyım yani :)

    YanıtlaSil
  7. Ah, şu kitap almama yeminleri yok mu :D Tutması en zor yemin gerçekten, yeni kitap almak için zor sabrediyorum :D
    1Q84'ü alan ablam daha ben okuyamadan 2. el olarak satmıştı, kitabı beğenmemiş hanımefendi... Murakami en merak ettiğim yazarlardan, belki bu kitabını değil ama çok övdüğün için Uyku'yu alabilirim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahahah pazartesileri diyete başlar gibi yemine başlıyorum ben de, yine başladım bakalım :D yaa 1Q84 satılır mıı ya da bana satsaydı yaa :D

      Sil
  8. Kadınsız Erkekler elimde okuyacağım ben de:)

    YanıtlaSil
  9. O kadar kararsızdım ki alıp almamak konusunda.Bu post gerçekten iyi geldi.Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. murakami kitaplarının cidden ortası yok. ya çok seviyorsun ya hiç sevmiyorsun o yüzden ne diyeceğimi şaşırıyorum ben de önerirken :D

      Sil
  10. Anlatım güzel, blogunu bu konsepten koparma :) :) Sadece ilerleyen zamanalarda etkileşim alanları düşün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mm etkileşim alanlarıı tam olarak neyi kastediyor acaba ruhsuz kardeşimm :D du sorcam birazdan :D

      Sil
  11. Zemberek Kuşunun Güncesi,Sahilde Kafka ve halen okuma maceramın devam ettiği 1Q84 ile beraber Haruki Murakami en iyi yazarlar listeme girmiş durumda.Elinize dilinize,yüreğinize sağlık merak ettiğim bir kitaptı yazınızdan sonra alma isteğim daha da bir depreşti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vuhuu bissürü Murakami okumuşsun senn :) bunu da seversin o zaman :)

      Sil
    2. Anlatımınız beni çekti ilk kitap alım seferimde düşünüyorum alıp okumayı :)

      Sil
  12. Bu kadar güzel puan alan bir kitap listeye eklenir, bide çöpe atmak nedir ya!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz :) di mi ama :(

      Sil
  13. Takip ettiğim üçüncü blog bu kitabı tavsiye eden. Okumak şart artık...

    YanıtlaSil
  14. Beklediğim yorum :) Bahsettiğin hikayeleri sevdim aslında güzel bir kitaba benziyor o çöpe atma kısmı hoşuma gitmedi saçmalık bana göre...
    Merak ettiğim bir kitaptı kısa zamanda okuyacağım tabi senin yorumundan sonra iki kat motive oldum :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Murakami'ye kısa zamanda nası bu kadar aşık oldum bilmiyorum ama bütün kitaplarına saldırasım geliyo benim de :D

      Sil
  15. Aşiq Samsa mənim də diqqətimi çəkdi. Kafkanın Samsasını yadıma saldı... Sırf Samsa üçün oxumaq istərdim.

    YanıtlaSil

Blog / Site linki içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım: Zuri