KÜNYE:
Adı: Öteki – Bir Peterburg
Manzumesi
Orijinal Adı: Dvojnik
Yazar: Fyodor
Mihayloviç Dostoyevski
Çeviren: Serdar
Arıkan
Yayınevi: İthaki
Yayınları, 2015
Sayfa Sayısı: 224
Alıntılar:
-Bazı insanlar vardır ki, baylar, dolambaçlı yolları
sevmezler ve sadece maskeli balolarda maske takarlar. Çizmeleriyle parkeyi
aşındırmayı marifet saymayan insanlar vardır. Öyle insanlar da vardır ki,
baylar, mesela sırf pantolonları üzerlerine tam geldi diye mutlu olduklarını ve
rahat yaşadıklarını iddia etmezler. Nihayet, öyle insanlar vardır ki, boş yere
koşuşturmayı, kendini başka türlü göstermeyi ve yağcılık yapmayı ve en önemlisi
baylar, kendilerine ait olmayan işlere burunlarını sokmayı sevmezler.
-Ah keşke şair olsaydım! (Elbette en azından Homeros ya da
Puşkin gibi bir şair olmayı kastediyorum, yoksa daha az bir yetenekle bu işlere
hiç kalkışmamak lazım.)
-Eğer bekleyecek kadar aklınız varsa zamanı gelince
beklediğiniz her şey gerçekleşecektir.
- Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında
paltosuyla oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir
baş işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto
etmek istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi. Saçları diken diken olmuştu ve dehşet
içinde tüm duygularını kaybetmiş bir halde olduğu yere çöktü kaldı. Dehşete düşmesinin
haklı bir nedeni vardı.
-Bazen erdemsizlik ve kıskançlık günlük iğrenç besinini
ararken kişi ayırmaz…
-Ama Bay Golyadkin paspasa çevrildiğinde bile basit bir
paspas değil, karşılık görmeyen gururu ve karşılık görmeyen duyguları her ne
kadar kirli kıvrımları arasına saklanmış olsa da, gururlu, ruh sahibi ve
duygularla dolu bir paspas olurdu…
Ben Ne Düşünüyorum?
Evet sadece 224 sayfa olmasına rağmen 12 günde ancak
bitirebildiğim kitapla karşınızdayım. Şu sıralar fena halde doppelganger
olayına takmış durumdayım. Bu konuyla ilgili ne bulursam okuyabilirim. Hele de
Dostoyevski’nin bunu anlatan bir eseri olduğunu duyduğumda ilk fırsatta kitabı
edindim ve okumaya başladım.
Arka kapakta şöyle bir yazı vardı: “Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında paltosuyla
oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir baş
işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto etmek
istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi. Saçları diken diken olmuştu ve dehşet
içinde tüm duygularını kaybetmiş bir halde olduğu yere çöktü kaldı. Dehşete
düşmesinin haklı bir nedeni vardı.” Sanırım
yalnızca bu küçük kısım bile kitabı okumama yetebilirdi. Üstüne bir de kitapla
ilgili kafamda kurduğum hayaller birleşince sanırım beklentim biraz ayyuka
çıktı.
Kitabın ana karakteri Yakov Petroviç Golyadkin adlı bir
devlet memuru. Kendisi oldukça değişik bir adam. Kendine yabancılaşma,
şizofreni, bipolar bozukluk gibi sorunları olduğu da bir gerçek. Kahramanımız sürekli
bir şeylere karar verip sürekli vazgeçiyor ya da yapıyor ama o yaptığından
anında pişman oluyor. Günlerce üzerinde düşündüğü bir olayın bir anda ne kadar
da gereksiz olduğuna kanaat getiriyor. Bir insandan nefret ederken bir anda her
şeyi unutup onun kötü biri olduğunu düşündüğü için kendine kızıyor. Çarşıya
gidip gayet ciddi bir biçimde onlarca dükkanla pazarlık yapıp yarın adamını
gönderip aldıracağını söylediği halde gidip onları aldırmıyor. Yani hobi olarak
pazarlık yapıyor. Paralarını bozduruyor ki daha çok banknot olsun ve cüzdanı
kabarık görünsün. Bundan tarif edilemez bir zevk alıyor. Genellikle bir işe
girişmeye, insanlarla konuşmaya çalıştığında bu durum aşağılanmayla sonlanıyor.
Gördüğünüz gibi toplum ilişkilerinde pek de başarılı
olamayan bir kahramanımız var. Bir gün kendisiyle aynı yüzde, aynı isimde bir
adam çıkageliyor. Esas Bay Golyadkin’in aksine bu Küçük Golyadkin insanları
kısa sürede tavlayıp toplumda kendine yer edinmeyi başarıyor. Tabii bu arada
Büyük Golyadkinle uğraşmayı da ihmal etmiyor. Bundan sonrası kahramanımızın
gururunu, itibarını temize çıkarma çabasına dönüşüyor.
Bir ara kendine yabancılaştığı için bu ikinci Golyadkin’i
gördüğünü düşündüm. Çünkü yok olmak istiyor kahramanımız. Bazen ne zaman oraya
geldi, üzerini ne zaman giyindi bunun bile farkında olmuyor. Sonradan diğer
insanların da Küçük Golyadkin’i görebiliyor olması bu tezimi çürütür gibi oldu.
Gibi oldu diyorum çünkü diğerlerinin o adamı gördüğünden de pek emin değilim.
Dostoyevski, Bay Golyadkin’in ruh dünyasını okuyucuya çok
iyi anlatmış. Bu bakımdan psikoloji okuyan veya bu konuyla ilgilenen herkes bu
kitabı mutlaka okumalı derim.
Ama sanırım ben pek de aradığımı bulamadım. Kitabı okurken
oldukça sıkıldım. “E şimdi bir şey olacak
mı bari” diye diye okudum. Oysa öyle kitaplarda illa olay olsun betimleme
olmasın diyenlerden de değilimdir.
Kitabı bitirdiğimde beynim yanmış gibi hissettim. Sanırım bu
kitaptan pek de bir şey anlamadım. Belki de ilerleyen yıllarda, daha hazır
hissettiğim bir zamanda yeniden okumalıyım. Zira Dostoyevski, ilerde kendisinin
bu kitapla anılacağını düşünmekteymiş. Nobokov da bu kitabın Dostoyevski’nin en
önemli eseri olduğunu söylüyor.
Puanlama:
-Kapak Tasarımı: 5/5
(%5)
Bence başarılı, hatta sırf bu yüzden İthaki aldım
diyebilirim :D
-İsim – Kitap Uyumu: 5/5
(%5)
Tam puan!
-Özgün Konu – Özgün
Anlatım: 5/5 (%30)
Fazlasıyla özgün. Hatta o dönem için düşündüğümüzde daha bir
özgün.
-Yazarın Dili: 3/5 (%30)
Üzgünüm ama Dostoyevski amca beni biraz sıktı bu kitapta.
-Kitabın Dünyası: 3/5
(%30)
Kitabın dünyasına girmem de kısacık kitabı 12 günde okuyunca
haliyle biraz zor oldu. Ama beni kendisine bağlayamadı ne yapayım.
Kitabın Puanı: 3,8 /
5
Merhaba kitap okumayı seven biri olarak açıklayıcı yorumlarınız için teşekkürler.Blogunuzu takibe aldım.Benimde blogumu ziyaret ederseniz mutlu olurum. Sevgiler.
YanıtlaSilçok teşekkürler, blogunuzu takip ediyorum diye biliyorum ama yine bakacağım :)
SilSimdi okusam mı okumasam mı bilemedim. :) Bu aralar çok sık kitap okuyorum ve beni sıkacak kitaplardan kaçmak istiyorum. :)
YanıtlaSilkonuya aşırı bi ilgi duymadıkça çok da yanaşma bence :D en azından hazır hissedene kadar :)
SilDostoyevski çok sevdiğim bir yazar. Tanıtımınız ilginç geldi, okuma isteği duydum. Son paragrafta kendinizi de objektif olarak eleştirme dürüstçe olmuş. "Yazarın dili" derken 5 üzerinden 3 alan çeviriyi yapan kişi midir? Çünkü bazen de çeviriden kaybeden kitaplar olabiliyor.
YanıtlaSilyazarın dili kısmında kitabın akıcılığına, gereksiz kelimeler arınmışlığına puan veriyorum. bu yüzden okumakta oldukça zorlanınca puan kırmak zorunda kaldım. acaba sorun çeviride mi diye ben de düşünmedim değil. ama sanmıyorum. okurken çeviri gözüme batmadı öyle. umarım siz seversiniz kitabı, benim göremediğim yerleri de görebiliriz böylece :)
SilKitabı geçen yıl okumuştum.Bence elinde uzunca bir süre kaldığı için tam tadını alamadın canım aslında çok güzel bi kişisel gelişim seansı gibi.Çokanlamlı bir roman bu yüzden sakin kafayla bir kez daha okusan daha çok beğenirsin 😊😊
Silevet uzun süre elimde süründüğü için de bir şey anlayamadım. ama çok anlamlı ve önemli bi roman olduğuna katılıyorum :)
SilSenin kitap yorumlarına bayılıyorum. :D Özellikle bir bütün olarak eleştirip, puan vermen çok hoşuma gidiyor. Dostoyevski amcanın elimde çok eski baskı iki kitabı var okunmayı bekleyen, ilk fırsatta okuyup yorumumu yapacağım. Kapak tasarımına bende bayıldım! :) Listeme ekledim bile, teşekkürler! :)
YanıtlaSilböyle düşünmene çok mutlu oldum çok teşekkürlerr :) umarım seversin diyelim öyleysee :)
SilIyi ki yeraltindan notları okumamışsin diyorum ozaman :D
YanıtlaSilDostoyevski'cim pesimist bir sahsiyet oldugundan ötürü sanırım -ve tahminimce- boyle acaip karakterleri var :D
Asil acayip olan goldyakin'in ilgimi cekmis olması olabilir :D
hahah aslında ben böyle karakterleri severim, kitabın başlarında gayet eğlenerek okuyordum ama hiç bir şey olmayınca da sıkılıyor insan :)
SilRus yazarların genelde tavrı okuyucuyu bunaltmak ğzerine kurulu zaten,Sanırım ne kadar zor okunursa o kadar başarılı bulunuyorlardı o dönemde.Çağımıza uygun bir tarz değil tabi ki,sabırsız ve az vakti olan yeni yüzyıl insanı ne demek istediğini en kısa yoldan anlatabilen yazarları seviyor.Elbette ben de öyleyim.O yıllarda sayfalarca betimleme yazmak çok makbulken günümüzde ,amma da dolandırmış lafı,şeklinde algılıyoruz.Kendi dönemleri içinde çok değerli yazarlar elbette ki ancak ben de çok sevmiyorum hepsini.Anton Çehov'u tek geçerim.Diğerlerinden fatklıdır ve zevkle okutur kendini.Kalemine sağlık,kitabı okumuş kadar oldum kuzucuk :)
YanıtlaSilay aynen ablacım. beğenmene çok sevindiim :) Çehov'u uzun zaman önce okumuştum pek hatırlayamıyorum ama yeniden okuycam :)
Silyarısına kadar okuyup bırakmıştım bu kitabı resmen hazır olmam gerekiyor tamamlayabilmem için :) bana çok agır geldi :)
YanıtlaSilaynı hisseden birini bulmama çok sevindim valla :)
SilDostoyevski kitapları genelde ağır ilerler. Onun kitaplarını rahat bir ortamda ve kafamız meşgul değilken okumak gerekir. Yazarı ve kitaplarını severim ve çoğu kitabını okudum. Bu kitabı henüz okumadıklarım arasında. En kısa zamanda ben de temin edip okumak istiyorum. Sevgiler:))
YanıtlaSilkitabın inceliğine güvenmiştim ben de ama tutmadı tabii :)
SilDostoyevski en sevdiğim yazarlardandır. Bu kitabını okumadım. İnsancıklar'ı çok severim.
YanıtlaSilBazen dediğin oluyor, George Orwell'dan ne okuduysam çok keyif almıştım ama şu an Boğulmamak İçin'i bir aydır bitiremiyorum, bir türlü gitmiyor.
yaa Boğulmamak İçin'i çok merak ediyordum ben dee :) sanırım her kitabın kendi zamanı var, yoksa elimizde sürünüyor böyle :)
SilBu kitap aslında benim böyle bir gazla alıp, sevdiğim sayılı Dostoyevski kitaplarından bir tanesi olmuştu, belki okuduğum zaman kitapla paylaştığım psikolojinin aynı olmasından kaynaklanıyordur bilemiyorum. 12 gün sanki bu kitabı bitirmek için biraz fazla bir süre :) Birde ithaki'nin çıkardığı kapak ne kadar güzelmiş öyle ya :)
YanıtlaSilevet baya baya fazla bir süre hem de :) kapağı ben de çok beğendim :) ya her kitabın kendi zamanı var gerçekten, sanırım ben o zamanı yakalayamayanlardan oldum :)
SilDostoyevsky nim bu kitabini okumamisim nasil olduysa. Kütüphaneye sorayim.
YanıtlaSilçok değişik bir kitap gerçekten, okunası :)
SilBu poşet Fyodor amca okumuş.Biliyorsun Dostoyevski benim hayali arkadaşım :D.Henüz okumadım listemde alınmayı bekliyor. :)
YanıtlaSilhahah Allah sabır versin canısı Dostoyevski amcayla nası anlaşıyonuz öyle :D
SilBu kitaptan etkilenip çekilen bir film var. İsmi Double. Eğer bu tarz konular ilgini çekiyorsa o filmi izlemelisin.
YanıtlaSilmutlaka izleyeceğim çok teşekkürler :*
SilKonusu dikkat çekici duruyor ama dil açısından beni korkutmadı değil :D
YanıtlaSilevet ben çok hevesle başlamama rağmen sıkıldım maalesef :/
SilKonusu ve adı aslında oku beni diyor ama seni sıktığını gördüğüme şaşırmadım açıkçası, çünkü Suç ve Ceza da her ne kadar çok çook beğendiğim bir eser olduysa da yer yer sıkmıştı beni. Yazarın üslubu böyle ne yapalım :D Ama konusu çok hoşuma gitti, yine de okumak isterim :')
YanıtlaSilaynen yani okunası ama bi cesarete gelip okumak lazım reading slumpa sokabilir :)
Sil