ZAMAN MAKİNESİ - H.G.WELLS KİTAP YORUMU

 

 

KÜNYE:

Adı: Zaman Makinesi

Orijinal Adı: The Time Machine

Yazar: H.G. Wells

Çeviren: Volkan Gürses

Yayınevi: İthaki, 2015

Alıntılar:

-“İnsan hayatı,” der Wells, “evrenin akışı içindeki bir girdap gibi, yanıltıcı bir şekilde sakindir; bilimse insanın karanlığa yaktığı bir kibrittir ve kibritin ateşi karanlığın sandığımızdan daha da karanlık olduğunu gösterir.”

-Varlığını bir an bile sürdüremeyen bir küp gerçekten var olabilir mi?

-O gün hiçbirimiz Zaman Makinesi’ne pek inanmadık galiba.

-Modeli bize Filby göstermiş ve aynen Zaman Yolcusu’nun kullandığı kelimelerle konuyu bize o açıklamış olsaydı, ona karşı çok daha az bir şüphecilik sergilerdik. Çünkü onun dürtülerini anlamış olurduk; Filby’ yi bir kasap bile anlayabilir. Ama Zaman Yolcusu’nun doğasında mantıksız arzular bolca bulunduğundan, ona güvenmiyorduk. Ondan daha az yetenekli bir adamı meşhur edecek şeyler onun ellerinde birer hileydi sanki. Her şeyi kolaylıkla yapabilmek bir hatadır.

-Bu insanların içinde yaşadığı huzur ve güven ortamını görünce cinsiyetlerin bu yakın benzerliğinin beklenebilir olduğunu hissettim; çünkü erkeğin iktidarı ve kadının yumuşaklığı, aile kurumu ve mesleklerin ayrımı, bir fiziksel güç çağının saldırgan gereklilikleridir yalnızca.

-Güven içindeki enerjinin kaderi hep bu olmuştur; sanata ve erotizme alışır, ardından bitkinlik, sonunda çürüme gelir.

-Yorumum çok basit, yeterince de akla yakındı…bütün yanlış teoriler gibi!

-Bir şeyden emindim: başka bir çağ tıpatıp aynını üretmedikten sonra, makine zaman içinde hareket etmiş olamazdı.

-…uzun süre hareketsiz kalamayacak kadar Batılıyım ben.

-Yukarı Dünya’nın bütün o güzelliğinin neleri örttüğünü anlıyordum artık. Günleri çok hoş geçiyordu, tarladaki sığırın günü kadar hoş. Sığırlar gibi, hiçbir düşman tanımıyor ve hiçbir ihtiyaca karşı hazırlıklı bulunamıyorlardı. Ve sonları da aynıydı.

-Alışkanlık ve içgüdü çaresiz kalmadıkça doğa zekaya asla başvurmaz. Değişimin ve değişime gereksinimin olmadığı yerde akıl da yoktur. Yalnızca çok çeşitli ihtiyaçları ve tehlikeleri karşılamak zorunda olan hayvanlar zekadan paylarını alırlar.

Ben Ne Düşünüyorum?

H.G.Wells’i nasıl tanıdığımı ve okuduğum ilk kitabı olan Körler Ülkesi’ni daha önce şurada anlatmıştım. O gün bugün yazarın bütün kitaplarını okumaya karar verdim ve sonunda bir diğer kitabını daha okuyabildim.

Zaman makinesi, zaman yolculukları her zaman ilgimi çeken konuların başında gelmiştir. 1866-1946 yılları arasında yaşamış bir yazarın gözünden zaman makinesi kavramını okumak çok keyifliydi. Bir de sanırım bazı araştırmalarımda okuduğum kadarıyla Zaman Makinesi kavramını ilk ortaya atan da Wells olmuş. (yanlışsam düzeltin lütfen) Ve tabii bu da zaman makinesinin geçtiği ilk kitaplardan biri.

O yıllarda yazılmış bir kitap olunca herhalde yazar zaman yolcusunu 2000li yıllara falan gönderir diye düşünmüştüm ben alırken. Ama tam olarak MS. 802.701 yılını anlatıyor bize. Bana sorarsanız dünyanın o kadar ömrü olduğunu hayal bile edemiyorum :) Ama Wells bizim için etmiş. Bununla da kalmamış muhteşem bir distopya yaratmış.

Olaylar Zaman Yolcusu’nun arkadaşlarıyla evinde yaptığı bir toplantıda onlara zaman makinesi fikrini açmasıyla başlıyor. Tabii ki kimse karakterimize inanmıyor ve onun usta bir hikayeci olduğu fikrine kapılıyorlar. Hatta yaptığı minyatür zaman makinesini gösterdiğinde bile işin içinde bir el çabukluğu, bir sihirbazlık arayıp pür dikkat incelemeye koyuluyorlar. Sonra bir gün dostları gelip onlara 802.701 yılına gittiğinden ve orda yaşadıklarından bahsediyor.

Wells hazırcılığa alışmış tembel insanlar görmüş geleceğimizde. Nitekim şimdiki durumumuza bakınca bu bana oldukça mantıklı geliyor.

Daha önce okuduğum Körler Ülkesi’yle bazı yapısal benzerlikleri olduğunu söylemek de mümkün. Karakterimiz her şeyi kendi başına anlamaya ve o durumun içinden çıkmak için bin bir türlü yol düşünmeye çalışıyor.

Bir tarafta yukarda yaşayanlar, küçük, sevimli, az gelişmiş, kaygısız insanlar. Diğer yanda işçi sınıfı diyebileceğimiz karanlık taraf.. Sanırım bu kitaptan anladığım en çok da şu: Bir zaman makinesi görürsen arkana bakmadan koş! Sonra merakına falan yenik düşersin neme lazım :D

Zaten her zaman distopik dünyalarda hiç şansım olmadığını ilk 1 saat içinde muhtemelen öleceğimi düşünürüm :D Bu kitap sayesinde yaşadığım çağı bir anlığına da olsa sevmeye başladım sanırım. 800.000 yıl sonra doğmadığım için teşekkürler Tanrım!

Puanlama:

-Kapak Tasarımı: 4/5 (%5)

Biraz fazla mı sade sanki? Daha iyisi olabilirdi be İthaki!

-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)

Tam puan!

-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)

Daha ne kadar özgün olabilir ki.. Bunca yıl önce bunları hayal edip bir de zekice kurgulaması.. Wells’e olan saygım her geçen gün biraz daha artıyor.

-Yazarın Dili:  5/5 (%30)

Oldukça akıcı ve anlaşılır.. Favori yazarlarım arasında yer edinmiştir kendisi :)

-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)

Kitabın müthiş bir distopik dünyası var. Bu kadar ince bir kitaba bunca duyguyu nasıl sığdırmış yine! Konuya ilgisi olan herkes mutlaka okusun derim ben.

Kitabın Puanı: 4,95 / 5