Dergiler: Kafkaokur |
KÜNYE:
Adı: Kadınsız
Erkekler
Orijinal Adı: Onna
Noinai Otokotachi
Yazar: Haruki
Murakami
Çeviren: Ali
Volkan Erdemir
Yayınevi: Doğan
Kitap, 2016
Alıntılar:
-Ne kadar şiddetli bir acıya sebep olursa olsun, ben bunları
bilmek zorundayım. Çünkü insan ancak bilgiyle güçlenir.
-“Başka biri olabilmek eğlenceli bir şey mi?”
“Tekrar kendine
döneceğini bilirsen, evet.”
“Kendinize dönmeyi
istemediğiniz zamanlar olmadı mı peki?”
“İnsanın kendinden
başka dönebileceği bir yer var mıdır ki?”
-Nasıl ifade etsem acaba? Bir kez gerçekten bir karaktere
büründüğünde, ondan çıkma fırsatı bulmak güç oluyor. Her ne kadar psikolojik
olarak zor bir şey haline gelse de, rolünü doğru çıkış noktasında
sonlandırmalısın. Bir enstrümanın akortsuz çalınması durumunda notaların düzgün
bir müzik oluşturamaması gibi… Dediklerimi anlayabiliyor musun?
-Zaten nihayetinde hepimizin yapması gereken kendimizle açık
yüreklilikle uzlaşmayı başarmak değil midir? Karşımızdakini sahiden görmenin,
kendi içimize, taa dibimize kadar dosdoğruca bakmaktan başka bir yolu yoktur.
-“…Sonuçta o sadece bir beden değil miydi?” diye kendi
kendine mırıldandı Kafuku. En nihayetinde küçük kemik parçaları ve küle
dönüşecek şeyler değil miydi? Bundan çok daha önemli başka şeyler olmalıydı.
-Zihnimde bu sahneler tekrarlanıp duruyordu. Sanki gidecek
yeri olmayan bir ruh, tavanın bir köşesine tutunmuş aşağıyı izliyor gibiydi.
-“Üniversite sıkıcı bir yer aslında” dedim, “girdiğinde
hayal kırıklığına uğrayacaksın, bu kesin. Ama üniversiteli olmamak, o daha can
sıkıcı olmalı.”
-“Ne halt ediyorum ben?” diye sordum. Önce kararı verip
sonra nasıl oldu da işler bu hale geldi diye kara kara düşünmek, işte bu da
benim sorunlarımdan biriydi.
-Biz hepimiz ucu
bucağı olmayan dolambaçlı yollarda gidiyoruz, demek istedim ama sustum
kaldım. Pat diye özlü sözler söylemek, bu da benim sorunlarımdan biriydi.
-Bellek, kaçınılmaz bir biçimde yeniden kurgulanan bir
şeydir çünkü.
-Müziğin yaşananları canlandırma etkisi vardır, bazen yürek
sızlatacak denli güçlü bir etki.
-Ne pahasına olursa olsun, onu kaybetmeyi göze alamam. Eğer
kaybedersem, ben de kaybolup giderim gibi geliyor.
-Düşününce bu hisler bin yıldan beridir hiç değişmemiş. Ve
ben bunları bugüne değin hissetmemiş biri olarak, henüz yetişkin olamamış bir
insan olmanın acısını duydum.
-Ruhu bedenini çoktan terk etmiş ve geri gelecek gibi de
görünmüyordu.
-Anladığım tek bir şey var: Büyük bir aşk yaşayıp boğazından
tek lokma geçmediği için canından olan bir insanın aslında bu dünyada daha önce
hiç var olmadığı.
-Ölen insanlar için yapabileceğimiz ne var, diye soracak
olursanız bu, onları olabildiğince uzun bir süre hatırlamaktır, derim.
-Tüm kadınların yalan söylemek konusunda doğuştan gelen özel
bir yeteneğe, adeta bunu mümkün kılan bağımsız bir organa sahip olduklarına
inanıyordu. Ne zaman, nerede, nasıl bir yalan söyleyeceği kişiye göre farklılık
gösterse de aslında bütün kadınlar karşılaştıkları uygunsuz bir durumda mutlaka
bir yalan uyduruyorlar, en ciddi anlarda bile yalan söylemekte bir an bile
tereddüt etmiyorlardı. Bunu yaparken de ne yüz ifadeleri değişiyor, ne de ses
tonlarında ufacık bir titreme oluyordu. Çünkü aslında bu kadınlar değildi yalan
söyleyen, onlarda bulunan bu bağımsız organ kendiliğinden çalışıyordu. Bu yüzden
yalan söyleyince -çok özel durumlar dışında- onların o güzel ve iyi yürekleri
sızlamıyor, huzurlu uykuları bölünmüyordu.
-Onun kalbi atınca benimkini de hareket ettiriyor sanki.
Birbirine bağlı iki tekne gibi; halatı kesmek istesem de, onu kesebilecek bir
bıçak yok hiçbir yerde.
-İncinmem gereken
zamanda yeterince incinmedim, diye itiraf etti kendine. “Gerçek ıstırabı
hissetmem gereken bir zamanda, duygularımı bastırdım. Şiddetli acı çekmeyi
kabul etmemek için, olanlarla gerçekçi biçimde ve doğrudan yüzleşmekten
kaçındım. Sonuç olarak da bu şekilde içi boş, cansız bir yürekle yaşıyorum
şimdi. Ve zeki yılanlar yüreğimdeki o boş yerleri ele geçirip, serinkanlı bir
şekilde kalplerini oraya gizlemeye çalışıyorlar.”
-“Garip, değil mi?” dedi kız düşünceli bir şekilde. “Dünya
yerle bir edilirken, kilidin kırılmış olmasını dert eden, üstüne üstlük onu
tamir etmeyi kendine görev edinen insanlar var. Düşününce bu tuhaf bir şey. Ama
belki de böylesi daha iyidir, aksine doğru olan budur. Dünya yerle bir
edilirken bile, insanlar bu tür ince işleri görev bilip, vazgeçmeden emek
veriyor böylece de akıl sağlıklarını koruyabiliyorlardır belki de.”
-Karım dediğime inanmadı kuşkusuz. Benim sesime de ölünün
izi sinmişti çünkü. Yeni ölenin neden olduğu titreşim, güçlü bir bulaşıcılık
taşır, ince bir telefon hattından geçerek sözcüklerde sese dönüşür ve tüm
dünyayı bu titreşime uydurur.
-Bence M böyle biriydi. O, bir tek yerde rahat edebilen bir
kadın değildi.
Ben Ne Düşünüyorum?
Murakami’yi uzun zamandır o kadar özlemiştim ki elimdeki tek
kitabı olan Uyku’yu bu süreçte
defalarca okumak istedim. Ama kendime bir şekilde engel oldum çünkü onu okursam
dayanamayıp gecelerce uyumadan Anna Karenina okuyacağıma dair inancım tamdı. Ve
onu okumak için de doğru bir zaman mı emin değilim. Sonra işte biliyorsunuz
kitap almamak üzerine kurulu orucumu bozdum ve bu alışverişte Murakami’nin Kadınsız Erkekler’ini de almış bulundum.
Kitabı beğenenler kadar beğenmeyenler de oldukça fazla.
Hatta instagramda kitabın çöpe atılmış resimlerini falan gördüm. Bence bunu hak
edecek bir kitap değil. Sadece okuyan yanlış bir zamanda okumuş olmalı. O resmi
görünce fena halde içim sızladı çünkü :(
Bu kitapta Murakami’nin yazdığı 7 hikayeyle
karşılaşıyorsunuz. Hepsi kadınlar tarafından aldatılmış, terk edilmiş ya da bir
şekilde acı çektirilmiş adamların hikayeleri bunlar.. Ben böyle kendinle
hesaplaşmalı, acı çekmeli kitapları sevdiğimden midir bilmem ama hepsini çok
zevk alarak okudum hikayelerin. Fakat Kino
adlı hikayede tam olarak ne oldu algılayamadım. Başta çok güzel gidiyordu; ama
sonra olaylar tuhaf bir hal aldı. Anlayan biri varsa bana da anlatabilir mi
lütfen? :)
En sevdiğim hikaye tabii ki benim gibi bir Kafka manyağı
için Aşık Samsa adlı hikaye oldu.
Kafka’nın Dönüşüm hikayesine bambaşka bir bakış açısı bu. Karakterimiz
uyandığında kendisini Gregor Samsa’ya dönüşmüş olarak buluyor bu kez. Nasıl ki
Dönüşüm’de Gregor Samsa böceğe dönüştüğünde o şekilde yaşamayı, hareket etmeyi
öğrenmesi gerektiyse burada da karakterimiz Gregor Samsa olarak yaşamayı öğrenmeye
çalışıyor.
Yesterday hikayesindeki
Tanimura’yı fena halde kendime benzettim. Özellikle de şu sözleri sebebiyle: “Ne halt ediyorum ben?” diye sordum. Önce
kararı verip sonra nasıl oldu da işler bu hale geldi diye kara kara düşünmek,
işte bu da benim sorunlarımdan biriydi. Ya da şu: Biz hepimiz ucu bucağı olmayan dolambaçlı yollarda gidiyoruz, demek
istedim ama sustum kaldım. Pat diye özlü sözler söylemek, bu da benim
sorunlarımdan biriydi. Olur olmaz yerlerde alıntı söylemek ya da bir şeye
karar verip sonra da o duruma nasıl geldiğimi bilememek fena halde benim
özelliğim :D
Bağımsız Organ’daki
Doktor Tokay, yalnızca evli ya da hayatının aşkını bulmuş kadınlarla ilişkiye
giren, böylece hiçbir sorumluluk üstlenmesi gerekmeyen bir adamdı. Bu yüzden
bir kadına gerçekten aşık olduğunda “yaa gördün mü Allah’ın sopası yok Tokay
Beey” derken buldum kendimi :D Ama yine de sona doğru onun için de üzülmedim
değil.
Drive My Car’daki
Kafuku cidden çok ilginç bir karakterdi. Kaç kişi eşinin kendisini aldattığı
insanla arkadaş olabilecek kadar dayanıklıdır ki? O bunu yapabilmesini oyuncu
olmasına bağlıyor, yine de ben yapabilir miydim bilmiyorum. Ondan da ötesi
karısına da hiçbir şeyi bilmiyormuş gibi davranabiliyor olmasıydı.
Şehrazad’daki
kadın karakter çok ilgi çekiciydi. Anlattığı hikayeleri zevkle okudum. Fakat en
heyecanlı yerinde bırakıp gidiyor olması adam için çok sinir bozucu olmalı.
İnsan okurken önceki hayatımda ben ne olurdum acaba diye düşünmüyor değil :)
Kitaba adını veren Kadınsız
Erkekler ise, dünyanın en yalnız ikinci adamının hikayesi. Kitabın özeti
olabilecek nitelikte paragrafları mevcuttu. Zaten bir kısmı arka kapakta da
yazıyor. İtiraf edeyim üşendiğim için yazamadım onları yukarı :D Hem büyüsü
bozulmasın istedim biraz da.
Genellikle evli insanların başkalarıyla girdiği ilişkileri
anlatması da acaba insanlar neden böyle bir şeye ihtiyaç duyabilir diye
düşündürdü beni. Bazılarını yaşadıkları psikolojik sorunlar sebebiyle bi
dereceye kadar anlayabilsem de bazılarını cidden anlayamadım. Ve tabii cinsellik
de hikayelerde yerini almış. Ama insanı rahatsız edecek, kitabı bıraktıracak
düzeyde değil.
Kısacası benim gerçekten sevdiğim ve yine milyon tane
post-it yapıştırıp dolayısıyla defalarca elime alıp işaretlediğim yerleri
tekrardan okuyacağım bir kitap oldu. Murakami’yi seviyorum sevmesine de keşke
kitapları da biraz ucuz olsa ve bu zevki daha çok yaşayabilsek.
Puanlama:
-Kapak Tasarımı: 4/5
(%5)
Ya kapak tasarımı iyi hoş da o renk seçimi nedir öyle
arkadaşlar? Hani böyle korsan kitapların soluk bir rengi olur ya aynı o
tonlarda olmuş kitap. Yine de zamanla kitabı sevmemden midir nedir şu an o
kadar rahatsız etmedi görüntüsü beni. Bu yüzden 3 verecektim 4’e çıkardım :)
-İsim – Kitap Uyumu: 5/5
(%5)
Tam puan!
-Özgün Konu – Özgün
Anlatım: 5/5 (%30)
Yani Murakami’den bahsediyoruz dostum elbette özgün bir
anlatım!
-Yazarın Dili: 5/5 (%30)
Henüz yalnızca 2 kitabını okumuş olmama rağmen aşık olduğum
yazarlardandır kendisi. Tam benim tarzım ya yazdıkları!
-Kitabın Dünyası: 5/5
(%30)
Evet, kitap sizi içine alıyor ve bu yüzden her hikayeden
sonra bir parça ara verip önce okuduğumu hazmetme gereksinimi duydum sanırım.
Kitabın Puanı: 4,95 /
5
Haruki Murakami çok merak ettiğim bir yazar kitabı listeme aldım. Bir de ''Uyku'' isimli kitabı var o da bu ara çok popüler. :)
YanıtlaSileveet onu da çok sevmiştim yorumladım da hatta blogda bulabilirsin :)
SilMurakami'nin 1Q84'ünü epey kalın olduğu için yıllardır elimde süründürüyorum. Aslında iyi bir kitap ama çok uzun. O yüzden de o bitene kadar başka Murakami kitabı almam sanırım ama bahsettiğiniz kitap da ilgimi çekti. O kaç sayfa acaba?
YanıtlaSil1Q84'ü çok isteyip alamıyorum fiyetından dolayı :( 217 sayfa bu :)
SilKitap tamitimlarini ne güzel yapiyorsun :) hiç okumadigim bir yazar ama kitap çöpe atilir mi hiç? Zaten alan o tarzi seviyordur.
YanıtlaSilyaa çok teşekkürler :* di mi ama :(
SilAşık Samsa senin en sevdiğin benim de sevmediğim hikayesi olmuş. Blogumdaki yorumunu okuyunca üzüldüm gerçekten. O yüzden tekrar okuyacağım :) Kim böyle bir kitabı çöpe atabilirki ayrıca beğenmesen bile kitap çöpe atılır mı.
YanıtlaSilşu sıralar Kafka'yı da çok özledim belki o yüzden bilmiyorum ama cidden sevdim o hikayeyi :) hep birlikte kınadık resmen artık kimse kitapları çöpe atamıycak yihuu :)
Silyaa sen benim blog adresimi nasıl bulamadın yaa http://benimhayatimblogum.blogspot.com.tr/ işteee D :DDDD
Silo gün kaç kere denedim hep blog kaldırılmış yazısı çıktı ama şimdi girebildiim :)
SilBen seni takip ettiğimi sanıyorduuum ama etmiyormuşum :( kore fenomenin paylaşımında da tanıyorum diye de hava atmıştım halbuki :( neyse nerden dönersek kardır hesabı artık takipteyim.
YanıtlaSilErkek kadın ilişkilerini anlatan kitapları seviyorum.ben de listeme ekleyeyim bu kitabı
hahah bana da oluyo öyle arada :) kitabı beğenirsin umarım :)
SilSürekli görüyorum, merak ediyorum ama okumadım. Okumalıyım yani :)
YanıtlaSileveet okumalısınn :)
SilAh, şu kitap almama yeminleri yok mu :D Tutması en zor yemin gerçekten, yeni kitap almak için zor sabrediyorum :D
YanıtlaSil1Q84'ü alan ablam daha ben okuyamadan 2. el olarak satmıştı, kitabı beğenmemiş hanımefendi... Murakami en merak ettiğim yazarlardan, belki bu kitabını değil ama çok övdüğün için Uyku'yu alabilirim :)
ahahah pazartesileri diyete başlar gibi yemine başlıyorum ben de, yine başladım bakalım :D yaa 1Q84 satılır mıı ya da bana satsaydı yaa :D
SilKadınsız Erkekler elimde okuyacağım ben de:)
YanıtlaSilseversin bencee :)
SilO kadar kararsızdım ki alıp almamak konusunda.Bu post gerçekten iyi geldi.Teşekkürler :)
YanıtlaSilmurakami kitaplarının cidden ortası yok. ya çok seviyorsun ya hiç sevmiyorsun o yüzden ne diyeceğimi şaşırıyorum ben de önerirken :D
SilAnlatım güzel, blogunu bu konsepten koparma :) :) Sadece ilerleyen zamanalarda etkileşim alanları düşün :)
YanıtlaSilmm etkileşim alanlarıı tam olarak neyi kastediyor acaba ruhsuz kardeşimm :D du sorcam birazdan :D
SilZemberek Kuşunun Güncesi,Sahilde Kafka ve halen okuma maceramın devam ettiği 1Q84 ile beraber Haruki Murakami en iyi yazarlar listeme girmiş durumda.Elinize dilinize,yüreğinize sağlık merak ettiğim bir kitaptı yazınızdan sonra alma isteğim daha da bir depreşti :)
YanıtlaSilvuhuu bissürü Murakami okumuşsun senn :) bunu da seversin o zaman :)
SilAnlatımınız beni çekti ilk kitap alım seferimde düşünüyorum alıp okumayı :)
Silumarım seversiin :)
SilBu kadar güzel puan alan bir kitap listeye eklenir, bide çöpe atmak nedir ya!
YanıtlaSilben çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz :) di mi ama :(
SilTakip ettiğim üçüncü blog bu kitabı tavsiye eden. Okumak şart artık...
YanıtlaSilbu bi işaret olsa gerek :D
SilBeklediğim yorum :) Bahsettiğin hikayeleri sevdim aslında güzel bir kitaba benziyor o çöpe atma kısmı hoşuma gitmedi saçmalık bana göre...
YanıtlaSilMerak ettiğim bir kitaptı kısa zamanda okuyacağım tabi senin yorumundan sonra iki kat motive oldum :)))
Murakami'ye kısa zamanda nası bu kadar aşık oldum bilmiyorum ama bütün kitaplarına saldırasım geliyo benim de :D
SilAşiq Samsa mənim də diqqətimi çəkdi. Kafkanın Samsasını yadıma saldı... Sırf Samsa üçün oxumaq istərdim.
YanıtlaSilheyoo sen de Kafka aşığısın desenee :)
Sil