MARTİN EDEN- JACK LONDON KİTAP YORUMU

Bi Poşet Kitap | 22:29 |



KÜNYE:

Adı: Martin Eden

Orijinal Adı: Martin Eden

Yazar: Jack London

Çeviren: Julide Kayaş

Yayınevi: İthaki, 2015

Sayfa Sayısı: 470


Alıntılar:


-Seni severler Martin, ama kendi küçük değerlerini daha çok severler. Oysa sen, hayatın, yüce özgür ruhların, göz kamaştıran kelebeklerin peşindesin, küçük boz renkli pervanelerin değil. (s.329)

-Onların gözünde yükselmesinin tek koşulu bir iş sahibi olmasıydı. Ağızlarını bununla açıp bununla kapıyorlardı. Bütün fikirleri bu lafa sığdırılabilirdi. Bir işe gir! Çalış! Kız kardeşi konuşurken, zavallı, aptal köleler diye düşündü. Dünya boş yere güçlülerin elinde değildi. Köleler kendi köleliklerinden başka bir şey düşünemiyorlardı. Bir iş, önünde secde edip tapındıkları altın bir puttu. (s.387-388)

-Vaktiyle birisinden, hayaletlerin ölen kişilerin ruhları olduğunu ama, hisleri olmadığı için öldüklerinin farkında olmadıklarını duymuştu. (baskıda “söylemişti” olarak geçse de çeviri hatası olduğunu düşünüyorum.) Bir an durup, acaba öldüm de bunun farkında değil miyim acaba diye düşündü. (s.393)

-Hayat iyi değildi, nahoş, acı bir tat bırakıyordu ağzında. Onu korkutan da buydu. Yaşamı özlemeyen bir yaşam, bitmeye yüz tutmuş demekti. (s.460)


Ben Ne Düşünüyorum?


İşçi sınıfından denizci Martin Eden, bir gün bir kavgadan kurtardığı Arthur’un davetiyle, kitaplarda okuduğu insanlarla aynı sofraya oturmuş, burjuvaziyle ve Tanrısal bir ruh atfettiği güzeller güzeli Ruth ile tanışma fırsatı bulmuştur.


Gerek girdiği yeni ortamın etkisiyle, gerekse Ruth’a duyduğu hayranlıkla içinde bir güzellik ve bilgi açlığı meydana gelen Martin Eden, kısa sürede üniversitede okuyan ve bu durumun aralarına uçurumlar soktuğunu düşündüğü Ruth’un seviyesine ve onun topluluğuna ayak uydurabilmek amacıyla büsbütün kendini parçalayarak çalışmış, okudukça kitaplara daha çok bağlanmış, günün 24 saatine sığamaz olmuştur.


İlerleyen zamanlarda, gecede 5 saat uykuyla günün 19 saatini tamamen okuma ve yazmaya adayan Martin’in bu hali çevreden tepki görmeye başlar. Herkes gibi bir iş bulup çalışmalı, bir “mevkii” edinmelidir o da. Fakat Martin hayatını yazarak kazanabileceği günlerin geleceğine inanmakta ve durmaksızın yazmaktadır.


Kitapta Martin öyle canlı, öyle gerçek bir karakter ki onunla hırslanıp onunla günlük 19 saat çalışıp çabalıyorsunuz okurken. Dergilerden gelen her ret mektubuyla en az onun kadar hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Dönemin sosyokültürel ve siyasi yapısına, insanların hiç değişmeksizin sürü psikolojisiyle hiç anlamadıkları kimselerin, konuların etrafında pervane olduklarına ve nedense herkesin Martin’i canının istediği gibi görüyor oluşuna şahit oluyorsunuz bir de. Kimse durup onu gerçekten dinlemeye yanaşmıyor bile, kafalarında oturttukları bir yer çoktan dururken gerek duymuyorlar çünkü. Toplumun istediği kalıplara oturtamıyorlar Martin’i bir türlü. Zaten Martin de ne eski işçi sınıfından arkadaşlarına dönebiliyor ne de o çok imrendiği burjuvalardan olabiliyor nihayetinde, iki arada bir derede kalakalıyor.


Arkadaşı Brissenden, “Sen bir işi tamamladıktan sonra elde ettiğin başarıda değil, o işi yaparken buluyorsun mutluluğu. Bana anlatmana gerek yok bunu. Biliyorum. Sen de biliyorsun. Güzellik incitiyor seni. Güzellik, içinde dinmek bilmeyen bir acı, iyileşmeyen bir yara, ateşten bir bıçak gibi.” diyor Martin’e, çok da güzel özetliyor ruh halini aslında.


Kitabı bitirdiğimde tek söylediğim “nasıl yorum yapılır ki böyle bir kitaba” oldu. Söylemek istediğim her şeyi kırpa kırpa anlatmak zorunda kalıyorum spoiler endişesiyle. Ve sanki ne söylesem eksik. Öyle güzel, öyle ölmeden önce okunacaklar listesinin başında bir kitap ki sevdiğim herkese zorla okutasım var. Hani bazı kitap kahramanları olur, canlıdır onlar, yanı başınızdadır, kitabı bitirdiğinizde çok sevdiğiniz birini kaybetmişsiniz gibi bir acı oturur içinize, benim için Holden (Çavdar Tarlasında Çocuklar) mesela ya da Tengo ve Aomame (1Q84); hah işte Martin Eden de artık o kulübün bir üyesi. Onunla çılgınca kitap okuyup yazı yazdığımız günleri çoktan özlemeye başladım bile ve başkalarına okutarak hasret gidermeye çalışıyorum galiba.


Tek şikayetim elimdeki baskının birtakım çeviri ve editöryel hataları. Ara ara başka bir yayından mı okusaydım acaba diye düşünmedim değil.


Ha bir de okurken sık sık Holden’ın (Çavdar Tarlasında Çocuklar)  şu sözleri yankılandı zihnimde: “Yemin ederim, ben bir piyanist ya da aktör filan olsaydım ve bu sersemler de benim olağanüstü biri olduğumu düşünselerdi, bu durumdan nefret ederdim. Beni alkışlamalarını bile istemezdim. İnsanlar hep yanlış şeyleri alkışlıyorlar. Ben piyanist olsaydım, gider bir kenefe kapanır, öyle çalardım.” Ne denir? Toplum. Ve onun karşı konulamaz değerleri.


Puanlama:


-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5)

Bence gayet hoş, sade bir tasarım.

-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)

Tam puan!

-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)

Bulabileceğiniz en kendine özgü ve gerçek karakterler diyebilirim ve onların kendine özgü dünyası.

-Yazarın Dili: 5/5 (%30)

Jack London’ın bütün kitaplarını ivedilikle okuma isteği uyandırıcı.

-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)

Martin’in küçüçük odasında bir yerlere sıkışıp onun yazma çabalarını size seyrettirecek kadar gerçek ve olağanüstü.

Kitabın Puanı: 5 / 5

33 yorum:

  1. Çok detaylı bir tanıtım olmuş.Kitabın özetini okumuş gibi oldum..Merağım daha da arttı.Kaleminize sağllık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, bir de ayrıntı verseymişim demek :D

      Sil
  2. Uzun zaman önce okumuştum Martin Eden'i. Sonuna gelince o kadar çabanın boşa olduğunu ve boşuna okuduğumu düşünmüştüm.. Meğer bu tarzı sevmiyormuşum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mm evet sonuna gizli gizli ağlaşabiliriz burda :/ Ama Martin! Onu okumaya her türlü değer :)

      Sil
  3. Kitabı is bankası yayınlarından alalı uzun zaman oldu ancak okuma fırsatı bulamadım. Konusu ilgimi çekmişti. Yazınızdan anladığım kadarıyla elinizde olsa herkese zorla okutacaksınız bu kitabı. Öyleyse, daha fazla geciktirmeyelim. Tavsiyeniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. keşke ben de iş bankası yayınlarından alsaydım aklım biraz onda kalmadı değil. umarım benim kadar seversiniz siz de :)

      Sil
    2. Okuma fırsatı bulamamıştım demişim ocak ayında. Ekim ayında okudum ve bitti. En beğendiğim batı klasikleri arasında yerini aldı.

      Sil
  4. Ben de çook sevmiştim :)

    YanıtlaSil
  5. Bu kitabı bende okuyacağım inşallah :)

    YanıtlaSil
  6. Yazardan Beyaz Diş'i okudum ve çok sevdim. Dediğin gibi kitabı bitirince yazarın bütün kitaplarını okuma isteği geliyor. Martin Eden'i bu kadar sevdiysen yazardan yeni kitabım olabilir. Yorum için teşekkürler :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beyaz Diş'i de listeme ekleyeyim öyleyse, Martin Eden kesinlikle tavsiyedir :)

      Sil
  7. Kitaplar gibisi var mı?
    Okumalara doyulmuyor... :)
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  8. Çok güzel anlatmışsın yine Poşetçim! Kitap hakkında aklımda beredeyse hiç soru işareti kalmadı! Alacaksam başka bir yayınevinden alacak kadar benimsedim :) Hatta reddedenlere ve topluma sinirlendim bile :)
    Diline sağlık!
    Sevgiler canım!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahahah harikasın dağınık :D öpüldün çok :*

      Sil
  9. İnanılmaz güzel bir kitap. Okumayan arkadaşlar lütfen okusun, ben çok şey buldum Martin Eden'de. Eminim sizlerde bir çok şeyi sorgulayacaksınız okurken.

    YanıtlaSil
  10. güzel incelemenzi için teşekkürler. Kitap uzun zzamandır elimde bir türlü başlamak nasip olmadı

    YanıtlaSil
  11. salam. Ən sevdiyim kitab haqda yazmısan. Martin Eden kimi insan tanımağı o qədər çox istəmişəm ki, kitabın sonlarına yaxın az-az oxuyurdum. Tez bitməsini istəmirdim.
    Yazdığın kimi Martin kitab oxuyarkən onunla mən də həvəslənirdim. O qədər dərindən onu hiss edirdim kitabı oxuyarkən. Çovdar tarlasında çocuklar(bizdə çovdar tarlasında uçurumdan qoruyan gedir adi) o kitabı oxumuşam və oxuduğum kitablardan insanlar mənə o qədər doğma gəlir ki, Elcernon üçün çiçəklər oxu. istəsən blogda yazım var kitab haqda. Məncə çox gözəl kitabdır o da.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Algernon'a Çiçekler bayadır elimde seveceğimi düşündüğüm kitaplara yaptığım bekletip uzaktan sevme aşamasındayız bakalım :)

      Sil
  12. Kitap uzun zamandır elimde, nedense bir türlü akmadı, acaba yanlış bir yayınevindenmi aldım çeviri kaynaklı mı bilmiyorum. yazınızdan sonra bir daha deneyeceğim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. belki henüz doğru zamanı gelmemiştir. kitaplar da insanlar gibi yalnızca doğru zamanda doğru yerde karşımıza çıktıklarında kalbimizi çalıyorlar sanırım :)

      Sil
  13. buralara bir sessizlik hakim =)

    YanıtlaSil
  14. Çok güzel yorumlamışsın kalemine sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  15. Ben de bu ay okuyacağım. Bu arada şu imleç şeklini nasıl değiştirebilirim ben de yapmak istiyorum ama bulamadım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım sevmişsindir, bu yorumdan sonra baya zaman geçmiş çünkü :) imleçle ilgili kısmı hiç hatırlamıyorum desem yeridir.

      Sil

Blog / Site linki içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Tasarım: Zuri