CADI AVCISI - VIRGINIA BOECKER KİTAP YORUMU

KÜNYE:

Adı: Cadı Avcısı

Orijinal Adı: The Witch Hunter

Yazar: Virginia Boecker

Çeviren: Onur Özkan

Yayınevi: Yabancı Yayınları                

Alıntılar:

-İnsanlar büyüden korkuyordu, evet. Ama büyünün doğuracağı sonuçlar onları daha da korkutuyordu.

-Korkulması gereken kişi benmişim gibi gerilediler. 

  Çünkü korkulması gereken kişi bendim.

-Ben, yaşların en soytarısı olan 18 yaşındayım. Bir erkeğin tüm dertleri omuzlarında olmasına rağmen bir oğlan gibi bahanelere sığınamayacağın bir yaştayım.

-Benden gitmemi istediği hiçbir yeri reddedemezdim. Bir gün istemeyi bırakabileceği ihtimalini ise hiç düşünmemiştim. Onsuz gidecek bir yerimin olmadığını hiç fark etmemiştim.

-Reformistlerin yönetimi ele geçirememesine şaşmamalıydı. Karşılarındakine fazla güveniyorlardı.

-Evin için güzel eşyalara yatırım yapmanın püf noktası olabildiğince fazla dezavantajı olan zanaatkarlar bulmaktır. Eşyaların değerini acayip artırır.

-Büyü öylece bırakabileceğin bir şey değil. Büyü seni tanımlayan şeydir. Onunla veya onsuz doğarsın. Benimle Fifer gibi ondan elde edebileceğin azami faydayı sağlarsın veya görmezden gelirsin. Ama kurtulamazsın.

-En azından duyduğu kadar görenlere güven.

  Çünkü hep bulamazsın olduğu gibi görünen.

-Erkeklerin sorunu ne bilmiyordum ama etraflarında hatırlatacak biri olmazsa en basit görevleri bile unuturlardı. Saç kesmek veya tıraş olmak veya lanet giysilerini değiştirmek gibi. Sanırım John’un da bunları ona hatırlatacak kimsesi yoktu.

-“En büyük zaferin peşinden gidiyor” diye cevapladı Nicholas. “Bu kral olmak veya kraldan daha kötü bir şey olmak olabilir.”

-Nicholas büyünün kendi başına ne kötü ne de iyi olduğunu söyler; onun ne olduğunu insanların onunla yaptıkları belirler. Benim bunu anlamam uzun zaman aldı. Anladığımdaysa bizi onlardan; beni senden ayıranın büyü olmadığını fark ettim. Bizi ayıran şey sadece karşılıklı yanlış anlamaydı.

-Ancak şimdi o hastalıklı hırsın içinde ne kadar derine yayıldığını fark edebiliyordum. Bir salgın gibi kontrolü eline almıştı artık. Düşünceleri, hareketleri, görmeyi ve görmemeyi seçtiği şeyler hep bu hırsın eseriydi. Ve o hırs bir gün tıpkı bir salgın gibi ölümüne neden olacaktı.

Ben Ne Düşünüyorum?

Şu kitabın kapağına, baskısına bakıp da karşı koyabilecek kaç tane kitapsever vardır ki? Nitekim koymasınlar da, zaten elinize aldığınızda su gibi ilerleyen bir kitap. Dur bakalım biraz başlayayım dediğim her seferde daha 2 dakika geçtiğini düşünürken en az 50 sayfa okumuş olarak buldum kendimi. Böyle de zamanı unutturuyor işte :) Ama şu reading slump dedikleri illlete yakalandığımdan günlerce tek bir satır bile okumamıştım elime alıp da. Dün gece elime almamla bitirmem bir oldu, sanırım tek ihtiyacım olan kitabı elime almakmış :D

Bu da 2. basımdaki ayraç, Elizabeth'in mührünün şeklinde.

Kitap, 16. yüzyıl İngilteresinde geçiyor. 13. Yazıt diye nitelendirdikleri cadılıkla mücadele kanunu çerçevesinde cadı ve büyücüleri avlaması için hükümet, cadı avcıları yetiştirmeye başlıyor. İşte baş karakterimiz Elizabeth de bu cadı avcılarından birisi. Yanında cadıların kullandıkları otlardan bulundurmanın bile yakılma sebebi olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Elizabeth de çok geçmeden kendini yakılmayla karşı karşıya buluyor, çocukluğunu, gençliğini kraliyete sadakate adamış Elizabeth için bu cadılık suçlamaları bir dönüm noktası oluyor. İşte olaylar tam da buradan sonra başlıyor. Tabii ki anlatmayacağım :D

Bu Elizabeth kızımız birazcık ayran gönüllü, erkek sinek görse kur yapacak durumda. Hatta Kore Fenomeni’yle dedikodusunu yaparken bana sırf bu yüzden kitaptan puan kıranların bile olduğunu söyledi :D Ben o kadarını yapmayacağım; ama kitapla ilgili bazı eleştirilerim de olacak elbete. Öncelikle o dönemin İngilteresi ve cadı avları hakkında daha çok şey öğrenmek isterdim. Bilhassa da cadılar hakkında. Ve ortamı bize yaşatacak daha çok betimleme olsun isterdim.Bir de mesela ben yazar olsam kraliyet ailesine o dönemin gerçek ailesinden isimler verirdim, bu bizi o dönemi daha çok araştırmaya itebilirdi, tabii bu sonradan başıma türlü belalar da açabilirdi :D Ama tabii ki bu bir kusur değil sonuçta onun kitabı onun kararı :D Bu arada araştırmalarımda cadı avlarının bazı ülkelerde yakın zamana kadar devam ettiğini, hatta bazı ülke kanunlarında cadılıkla ilgili halen maddeler mevcut olduğunu öğrendim.

Kitabın sonu bana Harry Pottervari geldi, bu yüzden de seri hakkındaki beklentilerim oldukça yukarı çıktı. Bir de bir ara kitapta “hık” deseler post-it yapıştıracak pozisyona gelmiştim, post-itlerinizi de hazır edin :) Merak edenler daha fazla bekletmeden hemen alıp okusun derim. Bir çırpıda bitiverecek, sizi yormayacak aynı zamanda da keyif verecek bir kitap, heyecanı da hiç azalmıyor. Üstelik oldukça gelecek vaadediyor.

 Puanlama:

-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5)

Buna ne denebilir ki! Yabancı Yayınları müthiş bir iş çıkarmış!    

-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5)

Tam puan!

-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 4/5 (%30)

Konusu diğer fantastik kitaplardan farklı; ama okurken zaman zaman onları da anımsamıyor değilsiniz. Özellikle de Harry Potter serisi okurken sürekli aklıma geldi.

-Yazarın Dili: 5/5 (%30)

Yazarın dili su gibi akıp gidiyor, elinize almanızla bitirmeniz bir olabilir :)

-Kitabın Dünyası: 3/5 (%30)

Kitabın dünyası bizi içine çekiyor evet; ama ben o döneme gitmiş gibi olmadım mesela. Sokakların, binaların daha ayrıntılı betimlenmesini isterdim.

Kitabın Puanı:  4,1 / 5