9 Aralık 2015 Çarşamba

UYKU – HARUKİ MURAKAMİ KİTAP YORUMU

KÜNYE:

Adı:  Uyku

Orijinal Adı: Nemuri

Yazar: Haruki Murakami

İllüstrasyonlar: Kat Menschik

Çeviren: Hüseyin Can Erkin

Yayınevi: Doğan Kitap, 2015

Alıntılar:
-Ben uyumaya çalışan bir bedendim ve aynı zamanda uyanık kalmaya çalışan bir zihin.
-Ben, kelimenin tam anlamıyla öyle, uyuklayarak yaşıyordum. Bedenim suda boğulmuş birinin cesedi gibi hislerini yitirmişti. Her şey silikleşmiş, puslanmıştı. Tüm varoluşum, dünyada yaşıyor olduğum gerçeği bile bana bulanık bir hayal gibi geliyordu. Güçlü bir rüzgar esecek olsa, bedenim havalanıp dünyanın en uç noktasına kadar gidiverir herhalde, diye düşünüyordum. … O yüzden, bir şeylere sımsıkı sarılmak istiyordum. Fakat etrafımı ne kadar kolaçan edersem edeyim, hiçbir yerde sarılacak bir şey göremiyordum.
-Fakat şunca zamandır Haydn ve Mozart arasındaki farkı anlayabilmiş değilim. Bana ikisi de aynıymış gibi geliyor. Bunu söylediğimde, “Aralarındaki farkı anlamasan da olur” der kocam. “Güzel olan güzeldir, bu yeterli değil mi?”

-Yalnızca şaşırıyordum işte. Dünle evvelsi günü ayırt  edemememe, böyle bir yaşam içerisinde sıkışıp kalmış, yutulmuş olduğum gerçeğine. Bıraktığım ayak izlerinin ben daha dönüp bakmaya zaman bulamadan, göz açıp kapayana kadar rüzgarla silinip gittiği gerçeğine.
-Eskiden okuduğumda hiç farkına varmamıştım, ama şöyle bir düşününce, ne kadar tuhaf bir roman, dedim içimden. Romanın kadın kahramanı Anna Karenina gerçekten 116. Sayfaya kadar bir kez bile kendini göstermiyordu. O dönemin okurları için böyle bir şey doğallıktan uzak değil miydi acaba? Bir süre bunun üzerinde düşünmeye daldım. Oblonski gibi sıkıcı bir adamın yaşamı anlatılıyor da anlatılıyorken, güzel kadın kahramanın ortaya çıkışını sabırla bekliyorlar mıydı acaba? Belki de öyleydi. Herhalde o dönemin insanlarının fazlasıyla boş zamanı vardı. En azından roman okuyabilen sınıftaki insanların.

-Peki, o yıllarda kitap okumak için harcadığım o muazzam zamanın anlamı neydi acaba?
-Bulaşıkları yıkarken, sürekli Vronski hakkında düşünmüştüm. Nasıl oluyor da Tolstoy denen adam, roman kahramanlarının hepsini böylesine ustaca avucunun içinde oynatabiliyor?, diye. Tolstoy, kahramanlarını muhteşem bir şekilde tasvir ediyordu. Fakat tam da bu yüzden, bir tür kurtuluş şansından mahrum bırakıyordu onları.
-Artık uyuyamamaya başladıktan sonra gerçekliğin ne kadar kolay bir şey olduğunu fark ettim. Gerçeklikle baş etmek oldukça basitti. Yalnızca gerçeklikti işte. Yalnızca ev işleri, yalnızca aile işleriydi. Tıpkı basit bir makineyi hareket ettirmek gibiydi; bir kez hareket ettirme prosedürünü öğrenince sonrası bunların tekrarından ibaretti. Bir düğmeye basıyor, bir manivelayı çekiyordunuz. Dereceyi ayarlıyor, kapağı kapatıyor, zamanlama ayarını yapıyordunuz. Her şey tekrardan ibaretti.

-Bir varsayım karşısında yapılabilecek en doğru şey yol alması için kendi haline bırakmak.
-Önemli olan odaklanma yetisi, dedim içimden. Odaklanma yetisinden yoksun bir yaşam, gözler açıkken hiçbir şey görememekten farksızdı.

-İkisi hiçbir şey bilmiyorlar. Dünyanın hiçbir değişikliğe uğramadan dönüp durmaya devam ettiğini sanıyorlar. Fakat öyle değil işte. Dünya onların farkında bile olmadığı anlarda hızla değişiyor. Geriye dönüşü olmayacak şekilde.
-Ölecek miyim acaba, diye geçirdim içimden. Eğer bu şekilde ölüp gidersem, benim yaşamımın anlamı ne olacak, diye düşündüm.

-İnsanlar böyle değişiyorlar işte, dedim içimden. Fakat bu değişimi kimse anlamıyor. Hiç kimse fark edemiyor. Benden başka kimse anlayamıyor. Açıklasam bile, onlar anlayamazlar herhalde. İnanmaya bile çalışmazlar. Diyelim inandılar, benim neler hissettiğimi asla tam olarak ayrımsayamazlar. Onlar, beni kendilerinin varsayımlardan oluşan dünyalarını tehdit eden bir unsur olarak görürler yalnızca.

Ben Ne Düşünüyorum?

Bu kitabı okumadan önce 2 kere düşünün. Çünkü ya çok sevilip ya da hiç sevilmeyecek kitaplardan bu. Ortası yok. Sen hangisi oldun derseniz, ben çok sevenlerden oldum. Murakami’den okuduğum ilk kitaptı ve son da olmayacak. Hatta diğer kitaplarını okuduktan sonra dönüp Uyku’yu tekrar okumayı düşünüyorum. 1990’da yazılmış bir kitaba 2015’te kavuşmak da oldukça garip tabii, neden şimdiye kadar çevrilmemiş acaba?
Öncelikle illüstrasyonlardan bahsetmek istiyorum; çünkü bir harikalar! Okumaya kıyamayacaktım nerdeyse :) Zaten ders çalışamayınca 2 dakika kitap okuyayım belki iyi gelir diyerek başladım, sonra bi baktım bitivermiş.  Baskısı, sayfa kalitesi, illüstrasyonlarıyla tam bir koleksiyon kitabı! Tabii bu yüzden 90 sayfalık kitap 35 lira. Siz siz olun indirim bulmaya çalışın. Daha önce bu kitabı nasıl 16 liraya aldığımı da şurada anlatmıştım, ona da göz atabilirsiniz.

İsmini öğrenemediğimiz uyuyamayan kadın, Tolstoy’un “birbirine benzeyen mutlu ailelerinin” birinde yaşıyor. Her şey olması gerektiği gibi. “Şikayet edecek bir şey yok.” Öyle ki bazen bu bile can sıkıcı olabiliyor. Her gün aynı “dikkat et” ve her gün aynı “merak etme” lafları. Birbirlerine söyledikleri sözlerin bile değişmediği bir hayata sahip eşiyle ve çocuğuyla. Günlüğüne baktığında bir günü diğer günden ayıramıyor. Sonra bir gün aniden uykudan uyanıyor ve bir daha uyuyamıyor. Eşlik ettiğimiz 17 gün boyunca bir kez bile uyumuyor karakterimiz. Ne eşi ne de çocuğu ondaki değişikliği fark etmiyor, çünkü hala günlük rutinlerini yerine getiriyor, her gün söylediği sözleri söylemeye devam ediyor. Aklının nerde olduğu ise kimsenin umrunda değil. Uyuyamadığı gecelerde eskiden çok sevip evlendiğinden beri yapmadığı şeyleri yapmaya başlıyor. Defalarca Anna Karenina’yı okuyor mesela, evlendiğinden beri eşi sevmediği için çikolata yememiş, çikolata ve kurabiye yemeye başlıyor, onları yeniden keşfediyor. Kendisi oluyor geceleri.

Birçok yerde karakterimizin ölümden korktuğundan bahsedilmiş. Bence ölümden değil yaşadığı o tekdüze hayatıyla ölüp gitmekten korkuyor o. Biraz kendi olduktan sonra ölmek artık çok da fark etmiyor, şimdisi onun çünkü.
Açıkçası ben biraz kendime benzettim bu karakteri. Hep düşünmüşümdür, evlenince de aynı şekilde kitap okumaya devam eder miyim acaba, yoksa günlük hayatın telaşesi içinde unutur gider miyim onları? Bir gün “o yıllarda kitap okumak için harcadığım o muazzam zamanın anlamı neydi acaba?” demek istemiyorum. Okuduğum kitaplarla yaşadıklarımı unutmak istemiyorum.
Kitabı okurken karakterin Japon olduğunu hissetmek istedim, belki kasıtlı bir şeydi, evrensel olması istendiği içindi; fakat hiçbir şekilde Asyalı değildi. Kitabın bir bölümünde radyoda Japon şarkıları çalmaya başladığında “oh be” dedim, ”sonunda Japonlara ait bir şey!” fakat kahramanlarımız buna burun kıvırıyorlardı, tıpkı bizim gibi, Avrupai olmaya çalışıyorlardı.

Uyuyamayan kadını, Kafka’nın Gregor Samsa’sına benzettim ben biraz da. İkisi de günlük hayatın tekdüzeliği içerisinde sıkışıp kalmış. Tıpkı Kafka’nın dediği gibi “sınırları iyice çizilmiş bir yaşam” ın içinde. “Böylesi bir yaşamda mucizeler değil, yalnızca kullanma talimatları, doldurulacak başvuru formları ve kurallar var. Özgürlükten ve sorumluluktan korkuluyor. O nedenle insanlar, kendi yaptıkları parmaklıkların ardında boğulmayı yeğliyorlar.” Değiştiklerinde ise kimsenin umrunda olmuyor. Günlük görevlerini yerine getirirsen ne âlâ, aksi halde sen olduğuna bile inanmazlar belki de, sadece bir böcek olduğunu, nasıl olup da o böceğin sen olduğuna inandıklarını söylerler. Uyuyamayan kadın da böyle hissediyor: “İnsanlar böyle değişiyorlar işte,” diyor içinden. “Fakat bu değişimi kimse anlamıyor. Hiç kimse fark edemiyor. Benden başka kimse anlayamıyor. Açıklasam bile, onlar anlayamazlar herhalde. İnanmaya bile çalışmazlar. Diyelim inandılar, benim neler hissettiğimi asla tam olarak ayrımsayamazlar. Onlar, beni kendilerinin varsayımlardan oluşan dünyalarını tehdit eden bir unsur olarak görürler yalnızca.”
Karakterimizin uykusuz gecelerle birlikte günden güne değişimine şahit oluyoruz. Kitap bittiğinde “o neydi şimdi?” diye kalakalıyoruz. Alıntıları beğendiyseniz kitabı da sevebilirsiniz. Fakat anlatı tarzına alışık olmayanlar için biraz tuhaf gelebilir. Benim defalarca okunacak kitaplarım arasına girdi bile :)

Son olarak size tavsiyem bu kitabı diyetteyken okumayın, zira fena halde çikolata, kurabiye yiyesiniz geliyor :D

Puanlama:
-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5) 

Tabii ki tasarımına her şeyiyle benden kocaman bir tam puan!
-İsim – Kitap Uyumu: 5/5 (%5) 

Başka nasıl bir isim olabilirdi ki zaten :)
-Özgün Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)

Konusu ve anlatımıyla tamamen özgün bir kitap okuduğum kanısındayım. Dönüşüm’le olan benzerlikleri bunu etkilemeyecek düzeyde.

-Yazarın Dili:  5/5 (%30)

Yazarın dili sizi esir alıyor, elinize aldıktan sonra tek seferde bitiriyorsunuz.

-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)

Kitap kesinlikle sizi içine alıyor. Okuduktan sonra gece uyumayıp çikolata eşliğinde Anna Karenina okumak istedim, o kadar yani :D

Kitabın Puanı:  5/5

47 yorum:

  1. Henüz tanışamadığım ama bir an önce tanışmak istediğim yazarlardan bir tanesi kendisi belki de kısa süre sonra tanışırım bu yorumların ardından.
    Ayrıca "Açıkçası ben biraz kendime benzettim bu karakteri. Hep düşünmüşümdür, evlenince de aynı şekilde kitap okumaya devam eder miyim acaba, yoksa günlük hayatın telaşesi içinde unutur gider miyim onları?" sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Gerçekten o zaman bazı şeyler daha mı farklı olacak diye bende çok düşünüyorum.
    Puzzle ve kitaplara veda etmek zor olur. Hayalimdeki gibi bir ev hali olabilir bence :)

    YanıtlaSil
  2. Nihat Erdogan
    ben de kitaplarının pahalılığı yüzünden tanışamıyordum kendisiyle :) inşallah sevdiğimiz şeylerden vazgeçmeyiz, çünkü onlarsız bi robottan farksız oluruz herhalde :)

    YanıtlaSil
  3. Murakami yi çok severim. Bu kitabını da okumayı çok istiyorum . İndirimde denk gelirsem kitabı mutlaka alacağım . Sevgiler ☺

    YanıtlaSil
  4. Nilüfer Akdemir
    umarım bu kitabını da seversin^^

    YanıtlaSil
  5. kıtabı ılk defa sızde gordum :) bu ara bıraz ara verdım kıtap okumaya ama dayanamadım sıparıslerımı verdim 10 kıtap aynı anda gelıcek o kadar mutluyum kı :)

    kısmet olursa bı dahakı sefere bunu da almak ısterım :)
    gerci bu kez bı yazarın serısını ve bı kac yazar daha aldım ama bakalım :)

    YanıtlaSil
  6. İsmi çok hoş geliyor yazarın. Kitaptan alıntılar güzel. Fiyatı çok da pahalı ama ya...

    YanıtlaSil
  7. murakami öyle bir etki yaratıyor insanda sanırım ya çok seviyorsunuz ya hiç sevmiyorsunuz. ben de ilk imkansızın şarkısını okumuştum, büyük beklentiyle okuduğumdan mıdır, girift ilişkiler yüzünden mi bilemiyorum hiç sevmemiştim ama bir kalemde de silip atamadım murakamiciğimi:) sınırın güneyinde güneşin batısındayı okudum sonra da ve onu çok sevdim!:)
    birbirine benzeyen mutlu aileler diyince aklıma kirpinin zarafeti kitabı geldi ordaki karakter de çok seviyordu Anna Karanina'yı:)
    evlenince de bırakmazsın kitap okumayı canım merak etme, e tabi çoluk çocuk işin içine girince biraz hızın kesiliyor ama gene de vazgeçmiyorsun!:) kesin bilgi;)

    YanıtlaSil
  8. Ağzınıza saülık okumuş kadar oldum ama bayağı ilginç bir kitap.Bu yazarı biliyorum ve kesinlikle hep okumak istiyordum benim için onu bir ön tanıma fırsatı oldu mutlaka kitaplarını alıp okumaya başlayacağım sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Kitabın anlatım tarzını da, senin alıntılarını da, yorumlarını da çoook beğendim. Hatta öyle ki hemen alıp okumak istiyorum. Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
  10. BaL'ın Kokusu
    gelince alışveriş yazısı yazarsın di mii çok merak ederim ben O.o 10 kitabın geldiği günkü mutluluk paha biçilemez :)

    YanıtlaSil
  11. sevdicann
    değil mi ismi bile okutturur insana kendini :)

    YanıtlaSil
  12. kitap sevinci
    iyi ki silip atmamşsın :)sınırın güneyinde güneşin batısındayı genellikle başlangıç için öneriyorlar evet. ama henüz okuyamadım :( kirpinin zarafetinin ismi de çok hoşmuş^^ hahah kesin bilgi diyorsan öyledir :D

    YanıtlaSil
  13. Özgen
    çok teşekkürler, umarım beğenirsiniz :)

    YanıtlaSil
  14. gökçe bağtır
    yaa çok sevindim :) umarım beğenenlerden olursun sen de :)

    YanıtlaSil
  15. Merhabalar :) alttaki kahveyi aldım yudumluyorum umarım benden önce biri içmemiştir çünkü hemen uçuk çıkar dudağımda:) güzel dostluklara güzel paylaşaımlara...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  16. Siyah kuğu
    merhaba :) genelde dışlıyorlar onu ablası. neymiş yorum yazmalarına engel oluyormuş. zavallımın eti ne budu ne :D

    YanıtlaSil
  17. Okuyacağım artık Murakami kitabı... Sürekli karşıma çıkar oldu... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  18. Bu kitabı gerçekten çok beğenerek okumuştum, anlatımı o kadar yalın ve güzel ki. İlk 'Murakami'niz hayırlı olsun :) Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında kitabı da harikadır, onu da tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  19. Konusu güzelmiş. Bu yazarı da hiç okumadım. Bir yerden başlamalı:)

    YanıtlaSil
  20. bayıldım bu kitaba yaaa.. Anlattıklarınızla o kadar bütün ki bnimle :) hemen okuyacağım Ellerinize sağlık paylaştığınız için :)

    YanıtlaSil
  21. Persephone
    bu bi işaret olmalı :)

    YanıtlaSil
  22. Nira Lam
    çok teşekkürlerr inşallah onu da alıp okuyacağım^^

    YanıtlaSil
  23. Kitap Cumhuriyetim
    konusu ve tarzı hoşuna gittiyse kesinlikle denemelisin :)

    YanıtlaSil
  24. Ayşenur ÜST
    umarım beğenirsiinn :)

    YanıtlaSil
  25. Harika bir yazı! Ben de Murakami sevenlerdenim fakat uyku'yu okumadım henüz. Heyecanla okunacaklar listesine ekledim :)

    YanıtlaSil
  26. Öyle alıntılar yapmışsınız ki herkes kendinden bi parça bulabilir. Yorumlarınızı okuduktan sonra "bunca dersin arasında nasıl kitap okuyayım " demeye utanıyorum, sahi onca dersin arasında kitap okumaya nasıl vakit bulabiliyorsunuz? ( �� )

    YanıtlaSil
  27. Gilf
    umarım bu kitabını da seversin, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  28. Selvi Usman
    sınıfta kalacağıma olan inancım sayesinde :D

    YanıtlaSil
  29. tabiki yazarım :) ne hevesle beklediğimi bilemezsin :))))

    YanıtlaSil
  30. ne evlenmesi ayol dur daha :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu arada derin haklı,ne evlenmesi yaa,otuza iki kala evlenirsin,dur daha.Kendine ait hayatın kalmıyor evlenince sööliim bak,bir mucuk da buraya bıraktım.

      Sil
    2. Haa bir de,evlenilince kitap okunuyor.Hem de daha kolay ve daha çok,çünkü gelirler birleşip Voltran'ı oluşturuyor ve daha çok kitap alabiliyorsun.Hem kitap okuyan sayısı az olduğu için eşin sana daha çok hayran oluyor falan.Yani evlilik aşkı öldürebilir ama kitap aşkını öldürmüyor ;)

      Sil
    3. ahahah evlilik konusu şaka tabi :D içimi rahatlattın valla abla, kitap aşkım bari koruma altında olsun :)

      Sil
  31. Kuzucuk,Sürü diye bir kitap var,Schatzing yazarı.Fırsat bulduğunda bir oku bak,spoiler vermek istemiyorum o yüzden konusunu söylemeyeceğim ama bir çok şeye bakış açını acayip değiştirecek.Acıcık da maceralı falan ha,öptüm

    YanıtlaSil
  32. "Son olarak size tavsiyem bu kitabı diyetteyken okumayın, zira fena halde çikolata, kurabiye yiyesiniz geliyor :D "

    Ahhhh.. iste bu kötü oldu benim icin:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sabaha kadar uyumayıp çikolata eşliğinde kitap okuma arzusu uyandırıyor insanda. ama ben direndim sen de direnebilirsin :D

      Sil
  33. Ya bu kitabı o kadar çok merak ediyorum ki.... Ama o fiyat... :c

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. o fiyat yüzünden ben de uzunca bir süre alamadım :( bu yüzden ilk bulduğum kampanyayı değerlendirdim ve 16 tl gibi bir fiyata almış oldum çok mesudum :)

      Sil
  34. Berbat bi kitaptı murakkami severm normalde ama kitabın sonuna kadar bişey olucak diye bekledim saçma bi şekilde üstelik bi sonuca varmadan bitmesi küfür etmek gibi bişeydi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah herkesin sevemeyeceğini söylemiştim :D benim için olay çok önemli değil. önemli olan anlatım tarzı ve betimlemeler. ama olayı daha ön planda tutanlar için tuhaf ve hatta gereksiz bir kitap olacaktır :)

      Sil
  35. Bir saatte okunacak kadar kısa, ama bitirince bir saat verdiğime acıdım. Her şeye güzel görme kaygısıyla objektiflikten uzaklaşmayın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öncelikle size bir sorum olacak, yorumumu gerçekten okuduğunuzdan emin misiniz? Çünkü okumadan önce 2 kez düşünün ya çok sevecek ya hiç sevmeyeceksiniz tarzı bir başlangıç yapmışım. bunu okuduktan sonra böyle bir şey yazdıysanız cevaplarımı ona göre verip bu sefer atladığınız nokta olan benim bir robot olmadığım gerçeğinden bahsedeceğim. çünkü insanların farklı yaşanmışlıkları, farklı eğitimleri, farklı edebi zevkleri, farklı duyguları olur ve bu bilimsel olarak da gayet normaldir. size boş vakit gibi gelen şey benim için muazzam bir eser olabilir. ki önümüzdeki örnekte durum tam da böyle. kitabı yorumunu yaptıktan sonra da defalarca kez yeniden okudum ve okuyacağım da. üstelik burada hiçbir zaman objektif yorum yapma gibi kaygılara düşmüş de değilim, aksine olabildiğince subjektif yorum yapıp sadece kendi hislerimi anlatma taraftarıyım. zaten canı, kanı, kalbi olan bir insan nasıl kitap hakkında objektif yorum yapabilir ki kitaptaki toplam kelime sayısından falan mı bahsetmeliydim? sizin bu konuya farklı bir öneriniz varsa Murakami'nin Uyku'sunu bir kez de sizden tüm objektifliğiyle okumak isterim.

      Sil
  36. Bu kitabı yeni bitirdim ve kitap üzerine başka yorumları okumak için araştırdığımda okudum yazınızı. Genel olarak not aldığım alıntıları paylaşmışsınız ve gözümden kaçanları da sayenizde yeniden gözden geçirmiş oldum. Kafka'nın Samsa'sıyla olan kurduğunuz benzerlik çok yaratıcıydı özellikle Haruki'nin Japonya'nın Kafkası mahlasını düşünecek olursak.Diğer yorumalarınıza da göz atmaya karar verdim an itibariyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkürler, özellikle okuduğunuza değer verip böyle incelikli bir yazı yazdığınız için ayrıca teşekkürler :) umarım diğer yorumları da kendinize yakın bulursunuz :) Kafka da Murakami de bayıldığım yazarlar keşke okunacak daha da çok kitapları olsa hiç bitmese :)

      Sil

Blog / Site linki içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.