KÜNYE:
Adı: Uyku
Orijinal Adı: Nemuri
Yazar: Haruki Murakami
İllüstrasyonlar: Kat Menschik
Çeviren: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap, 2015
Orijinal Adı: Nemuri
Yazar: Haruki Murakami
İllüstrasyonlar: Kat Menschik
Çeviren: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap, 2015
Alıntılar:
-Ben uyumaya çalışan bir bedendim ve aynı zamanda uyanık kalmaya
çalışan bir zihin.
-Ben, kelimenin tam anlamıyla öyle, uyuklayarak yaşıyordum.
Bedenim suda boğulmuş birinin cesedi gibi hislerini yitirmişti. Her şey
silikleşmiş, puslanmıştı. Tüm varoluşum, dünyada yaşıyor olduğum gerçeği bile
bana bulanık bir hayal gibi geliyordu. Güçlü
bir rüzgar esecek olsa, bedenim havalanıp dünyanın en uç noktasına kadar
gidiverir herhalde, diye düşünüyordum. … O yüzden, bir şeylere sımsıkı
sarılmak istiyordum. Fakat etrafımı ne kadar kolaçan edersem edeyim, hiçbir
yerde sarılacak bir şey göremiyordum.
-Fakat şunca zamandır Haydn ve Mozart arasındaki farkı
anlayabilmiş değilim. Bana ikisi de aynıymış gibi geliyor. Bunu söylediğimde,
“Aralarındaki farkı anlamasan da olur” der kocam. “Güzel olan güzeldir, bu
yeterli değil mi?”
-Yalnızca şaşırıyordum işte. Dünle evvelsi günü ayırt edemememe, böyle bir yaşam içerisinde sıkışıp
kalmış, yutulmuş olduğum gerçeğine. Bıraktığım ayak izlerinin ben daha dönüp
bakmaya zaman bulamadan, göz açıp kapayana kadar rüzgarla silinip gittiği gerçeğine.
-Eskiden okuduğumda hiç farkına varmamıştım, ama şöyle bir
düşününce, ne kadar tuhaf bir roman, dedim içimden. Romanın kadın kahramanı Anna
Karenina gerçekten 116. Sayfaya kadar bir kez bile kendini göstermiyordu. O
dönemin okurları için böyle bir şey doğallıktan uzak değil miydi acaba? Bir
süre bunun üzerinde düşünmeye daldım. Oblonski gibi sıkıcı bir adamın yaşamı
anlatılıyor da anlatılıyorken, güzel kadın kahramanın ortaya çıkışını sabırla
bekliyorlar mıydı acaba? Belki de öyleydi. Herhalde o dönemin insanlarının
fazlasıyla boş zamanı vardı. En azından roman okuyabilen sınıftaki insanların.
-Peki, o yıllarda kitap okumak için harcadığım o muazzam
zamanın anlamı neydi acaba?
-Bulaşıkları yıkarken, sürekli Vronski hakkında düşünmüştüm.
Nasıl oluyor da Tolstoy denen adam, roman
kahramanlarının hepsini böylesine ustaca avucunun içinde oynatabiliyor?, diye.
Tolstoy, kahramanlarını muhteşem bir şekilde tasvir ediyordu. Fakat tam da bu
yüzden, bir tür kurtuluş şansından mahrum bırakıyordu onları.
-Artık uyuyamamaya başladıktan sonra gerçekliğin ne kadar
kolay bir şey olduğunu fark ettim. Gerçeklikle baş etmek oldukça basitti.
Yalnızca gerçeklikti işte. Yalnızca ev işleri, yalnızca aile işleriydi. Tıpkı
basit bir makineyi hareket ettirmek gibiydi; bir kez hareket ettirme
prosedürünü öğrenince sonrası bunların tekrarından ibaretti. Bir düğmeye
basıyor, bir manivelayı çekiyordunuz. Dereceyi ayarlıyor, kapağı kapatıyor,
zamanlama ayarını yapıyordunuz. Her şey tekrardan ibaretti.
-Bir varsayım karşısında yapılabilecek en doğru şey yol
alması için kendi haline bırakmak.
-Önemli olan odaklanma
yetisi, dedim içimden. Odaklanma yetisinden yoksun bir yaşam, gözler
açıkken hiçbir şey görememekten farksızdı.
-İkisi hiçbir şey bilmiyorlar. Dünyanın hiçbir değişikliğe uğramadan
dönüp durmaya devam ettiğini sanıyorlar. Fakat öyle değil işte. Dünya onların
farkında bile olmadığı anlarda hızla değişiyor. Geriye dönüşü olmayacak
şekilde.
-Ölecek miyim acaba,
diye geçirdim içimden. Eğer bu şekilde
ölüp gidersem, benim yaşamımın anlamı ne olacak, diye düşündüm.
-İnsanlar böyle
değişiyorlar işte, dedim içimden. Fakat
bu değişimi kimse anlamıyor. Hiç kimse fark edemiyor. Benden başka kimse
anlayamıyor. Açıklasam bile, onlar anlayamazlar herhalde. İnanmaya bile
çalışmazlar. Diyelim inandılar, benim neler hissettiğimi asla tam olarak
ayrımsayamazlar. Onlar, beni kendilerinin varsayımlardan oluşan dünyalarını
tehdit eden bir unsur olarak görürler yalnızca.
Ben Ne Düşünüyorum?
Ben Ne Düşünüyorum?
Bu kitabı okumadan önce 2 kere düşünün. Çünkü ya çok sevilip
ya da hiç sevilmeyecek kitaplardan bu. Ortası yok. Sen hangisi oldun derseniz,
ben çok sevenlerden oldum. Murakami’den okuduğum ilk kitaptı ve son da olmayacak.
Hatta diğer kitaplarını okuduktan sonra dönüp Uyku’yu tekrar okumayı
düşünüyorum. 1990’da yazılmış bir kitaba 2015’te kavuşmak da oldukça garip
tabii, neden şimdiye kadar çevrilmemiş acaba?
Öncelikle illüstrasyonlardan bahsetmek istiyorum; çünkü bir
harikalar! Okumaya kıyamayacaktım nerdeyse :) Zaten ders çalışamayınca 2 dakika
kitap okuyayım belki iyi gelir diyerek başladım, sonra bi baktım
bitivermiş. Baskısı, sayfa kalitesi,
illüstrasyonlarıyla tam bir koleksiyon kitabı! Tabii bu yüzden 90 sayfalık kitap
35 lira. Siz siz olun indirim bulmaya çalışın. Daha önce bu kitabı nasıl 16
liraya aldığımı da şurada
anlatmıştım, ona da göz atabilirsiniz.İsmini öğrenemediğimiz uyuyamayan kadın, Tolstoy’un “birbirine benzeyen mutlu ailelerinin” birinde yaşıyor. Her şey olması gerektiği gibi. “Şikayet edecek bir şey yok.” Öyle ki bazen bu bile can sıkıcı olabiliyor. Her gün aynı “dikkat et” ve her gün aynı “merak etme” lafları. Birbirlerine söyledikleri sözlerin bile değişmediği bir hayata sahip eşiyle ve çocuğuyla. Günlüğüne baktığında bir günü diğer günden ayıramıyor. Sonra bir gün aniden uykudan uyanıyor ve bir daha uyuyamıyor. Eşlik ettiğimiz 17 gün boyunca bir kez bile uyumuyor karakterimiz. Ne eşi ne de çocuğu ondaki değişikliği fark etmiyor, çünkü hala günlük rutinlerini yerine getiriyor, her gün söylediği sözleri söylemeye devam ediyor. Aklının nerde olduğu ise kimsenin umrunda değil. Uyuyamadığı gecelerde eskiden çok sevip evlendiğinden beri yapmadığı şeyleri yapmaya başlıyor. Defalarca Anna Karenina’yı okuyor mesela, evlendiğinden beri eşi sevmediği için çikolata yememiş, çikolata ve kurabiye yemeye başlıyor, onları yeniden keşfediyor. Kendisi oluyor geceleri.
Birçok yerde karakterimizin ölümden korktuğundan
bahsedilmiş. Bence ölümden değil yaşadığı o tekdüze hayatıyla ölüp gitmekten
korkuyor o. Biraz kendi olduktan sonra ölmek artık çok da fark etmiyor, şimdisi
onun çünkü.
Açıkçası ben biraz kendime benzettim bu karakteri. Hep
düşünmüşümdür, evlenince de aynı şekilde
kitap okumaya devam eder miyim acaba, yoksa günlük hayatın telaşesi içinde
unutur gider miyim onları? Bir gün “o
yıllarda kitap okumak için harcadığım o muazzam zamanın anlamı neydi acaba?”
demek istemiyorum. Okuduğum kitaplarla yaşadıklarımı unutmak istemiyorum.
Kitabı okurken karakterin Japon olduğunu hissetmek istedim,
belki kasıtlı bir şeydi, evrensel olması istendiği içindi; fakat hiçbir şekilde
Asyalı değildi. Kitabın bir bölümünde radyoda Japon şarkıları çalmaya
başladığında “oh be” dedim, ”sonunda Japonlara ait bir şey!” fakat
kahramanlarımız buna burun kıvırıyorlardı, tıpkı bizim gibi, Avrupai olmaya
çalışıyorlardı.
Uyuyamayan kadını, Kafka’nın Gregor Samsa’sına benzettim ben
biraz da. İkisi de günlük hayatın tekdüzeliği içerisinde sıkışıp kalmış. Tıpkı
Kafka’nın dediği gibi “sınırları iyice çizilmiş bir yaşam” ın içinde. “Böylesi
bir yaşamda mucizeler değil, yalnızca kullanma talimatları, doldurulacak
başvuru formları ve kurallar var. Özgürlükten ve sorumluluktan korkuluyor. O
nedenle insanlar, kendi yaptıkları parmaklıkların ardında boğulmayı
yeğliyorlar.” Değiştiklerinde ise kimsenin umrunda olmuyor. Günlük görevlerini
yerine getirirsen ne âlâ, aksi halde sen olduğuna bile inanmazlar belki de,
sadece bir böcek olduğunu, nasıl olup da o böceğin sen olduğuna inandıklarını
söylerler. Uyuyamayan kadın da böyle hissediyor: “İnsanlar böyle değişiyorlar
işte,” diyor içinden. “Fakat bu değişimi kimse anlamıyor. Hiç kimse fark
edemiyor. Benden başka kimse anlayamıyor. Açıklasam bile, onlar anlayamazlar
herhalde. İnanmaya bile çalışmazlar. Diyelim inandılar, benim neler
hissettiğimi asla tam olarak ayrımsayamazlar. Onlar, beni kendilerinin
varsayımlardan oluşan dünyalarını tehdit eden bir unsur olarak görürler
yalnızca.”
Karakterimizin uykusuz gecelerle birlikte günden güne
değişimine şahit oluyoruz. Kitap bittiğinde “o
neydi şimdi?” diye kalakalıyoruz. Alıntıları beğendiyseniz kitabı da
sevebilirsiniz. Fakat anlatı tarzına alışık olmayanlar için biraz tuhaf
gelebilir. Benim defalarca okunacak kitaplarım arasına girdi bile :)
Son olarak size tavsiyem bu kitabı diyetteyken okumayın,
zira fena halde çikolata, kurabiye yiyesiniz geliyor :D
Puanlama:
-Kapak Tasarımı: 5/5 (%5)
Tabii ki tasarımına her şeyiyle benden kocaman bir tam puan!
Tabii ki tasarımına her şeyiyle benden kocaman bir tam puan!
-İsim – Kitap
Uyumu: 5/5 (%5)
Başka nasıl bir isim olabilirdi ki zaten :)
-Özgün Konu – Özgün
Anlatım: 5/5 (%30)Başka nasıl bir isim olabilirdi ki zaten :)
Konusu ve anlatımıyla tamamen özgün bir kitap okuduğum kanısındayım. Dönüşüm’le olan benzerlikleri bunu etkilemeyecek düzeyde.
-Yazarın Dili: 5/5 (%30)
Yazarın dili sizi esir alıyor, elinize aldıktan sonra tek seferde bitiriyorsunuz.
-Kitabın Dünyası: 5/5 (%30)
Kitap kesinlikle sizi içine alıyor. Okuduktan sonra gece uyumayıp çikolata eşliğinde Anna Karenina okumak istedim, o kadar yani :D
Kitabın Puanı: 5/5
Henüz tanışamadığım ama bir an önce tanışmak istediğim yazarlardan bir tanesi kendisi belki de kısa süre sonra tanışırım bu yorumların ardından.
YanıtlaSilAyrıca "Açıkçası ben biraz kendime benzettim bu karakteri. Hep düşünmüşümdür, evlenince de aynı şekilde kitap okumaya devam eder miyim acaba, yoksa günlük hayatın telaşesi içinde unutur gider miyim onları?" sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Gerçekten o zaman bazı şeyler daha mı farklı olacak diye bende çok düşünüyorum.
Puzzle ve kitaplara veda etmek zor olur. Hayalimdeki gibi bir ev hali olabilir bence :)
Nihat Erdogan
YanıtlaSilben de kitaplarının pahalılığı yüzünden tanışamıyordum kendisiyle :) inşallah sevdiğimiz şeylerden vazgeçmeyiz, çünkü onlarsız bi robottan farksız oluruz herhalde :)
Murakami yi çok severim. Bu kitabını da okumayı çok istiyorum . İndirimde denk gelirsem kitabı mutlaka alacağım . Sevgiler ☺
YanıtlaSilNilüfer Akdemir
YanıtlaSilumarım bu kitabını da seversin^^
kıtabı ılk defa sızde gordum :) bu ara bıraz ara verdım kıtap okumaya ama dayanamadım sıparıslerımı verdim 10 kıtap aynı anda gelıcek o kadar mutluyum kı :)
YanıtlaSilkısmet olursa bı dahakı sefere bunu da almak ısterım :)
gerci bu kez bı yazarın serısını ve bı kac yazar daha aldım ama bakalım :)
İsmi çok hoş geliyor yazarın. Kitaptan alıntılar güzel. Fiyatı çok da pahalı ama ya...
YanıtlaSilmurakami öyle bir etki yaratıyor insanda sanırım ya çok seviyorsunuz ya hiç sevmiyorsunuz. ben de ilk imkansızın şarkısını okumuştum, büyük beklentiyle okuduğumdan mıdır, girift ilişkiler yüzünden mi bilemiyorum hiç sevmemiştim ama bir kalemde de silip atamadım murakamiciğimi:) sınırın güneyinde güneşin batısındayı okudum sonra da ve onu çok sevdim!:)
YanıtlaSilbirbirine benzeyen mutlu aileler diyince aklıma kirpinin zarafeti kitabı geldi ordaki karakter de çok seviyordu Anna Karanina'yı:)
evlenince de bırakmazsın kitap okumayı canım merak etme, e tabi çoluk çocuk işin içine girince biraz hızın kesiliyor ama gene de vazgeçmiyorsun!:) kesin bilgi;)
Ağzınıza saülık okumuş kadar oldum ama bayağı ilginç bir kitap.Bu yazarı biliyorum ve kesinlikle hep okumak istiyordum benim için onu bir ön tanıma fırsatı oldu mutlaka kitaplarını alıp okumaya başlayacağım sevgiler
YanıtlaSilKitabın anlatım tarzını da, senin alıntılarını da, yorumlarını da çoook beğendim. Hatta öyle ki hemen alıp okumak istiyorum. Kalemine sağlık :)
YanıtlaSilBaL'ın Kokusu
YanıtlaSilgelince alışveriş yazısı yazarsın di mii çok merak ederim ben O.o 10 kitabın geldiği günkü mutluluk paha biçilemez :)
sevdicann
YanıtlaSildeğil mi ismi bile okutturur insana kendini :)
kitap sevinci
YanıtlaSiliyi ki silip atmamşsın :)sınırın güneyinde güneşin batısındayı genellikle başlangıç için öneriyorlar evet. ama henüz okuyamadım :( kirpinin zarafetinin ismi de çok hoşmuş^^ hahah kesin bilgi diyorsan öyledir :D
Özgen
YanıtlaSilçok teşekkürler, umarım beğenirsiniz :)
gökçe bağtır
YanıtlaSilyaa çok sevindim :) umarım beğenenlerden olursun sen de :)
Merhabalar :) alttaki kahveyi aldım yudumluyorum umarım benden önce biri içmemiştir çünkü hemen uçuk çıkar dudağımda:) güzel dostluklara güzel paylaşaımlara...
YanıtlaSilsevgiler...
Siyah kuğu
YanıtlaSilmerhaba :) genelde dışlıyorlar onu ablası. neymiş yorum yazmalarına engel oluyormuş. zavallımın eti ne budu ne :D
Okuyacağım artık Murakami kitabı... Sürekli karşıma çıkar oldu... Sevgiler...
YanıtlaSilBu kitabı gerçekten çok beğenerek okumuştum, anlatımı o kadar yalın ve güzel ki. İlk 'Murakami'niz hayırlı olsun :) Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında kitabı da harikadır, onu da tavsiye ederim.
YanıtlaSilKonusu güzelmiş. Bu yazarı da hiç okumadım. Bir yerden başlamalı:)
YanıtlaSilbayıldım bu kitaba yaaa.. Anlattıklarınızla o kadar bütün ki bnimle :) hemen okuyacağım Ellerinize sağlık paylaştığınız için :)
YanıtlaSilPersephone
YanıtlaSilbu bi işaret olmalı :)
Nira Lam
YanıtlaSilçok teşekkürlerr inşallah onu da alıp okuyacağım^^
Kitap Cumhuriyetim
YanıtlaSilkonusu ve tarzı hoşuna gittiyse kesinlikle denemelisin :)
Ayşenur ÜST
YanıtlaSilumarım beğenirsiinn :)
Harika bir yazı! Ben de Murakami sevenlerdenim fakat uyku'yu okumadım henüz. Heyecanla okunacaklar listesine ekledim :)
YanıtlaSilÖyle alıntılar yapmışsınız ki herkes kendinden bi parça bulabilir. Yorumlarınızı okuduktan sonra "bunca dersin arasında nasıl kitap okuyayım " demeye utanıyorum, sahi onca dersin arasında kitap okumaya nasıl vakit bulabiliyorsunuz? ( �� )
YanıtlaSilGilf
YanıtlaSilumarım bu kitabını da seversin, teşekkürler :)
Selvi Usman
YanıtlaSilsınıfta kalacağıma olan inancım sayesinde :D
tabiki yazarım :) ne hevesle beklediğimi bilemezsin :))))
YanıtlaSilBaL'ın Kokusu
YanıtlaSilyuppii o zaman ^^
ne evlenmesi ayol dur daha :)
YanıtlaSilaa zamanım geldi deep :D
SilBu arada derin haklı,ne evlenmesi yaa,otuza iki kala evlenirsin,dur daha.Kendine ait hayatın kalmıyor evlenince sööliim bak,bir mucuk da buraya bıraktım.
SilHaa bir de,evlenilince kitap okunuyor.Hem de daha kolay ve daha çok,çünkü gelirler birleşip Voltran'ı oluşturuyor ve daha çok kitap alabiliyorsun.Hem kitap okuyan sayısı az olduğu için eşin sana daha çok hayran oluyor falan.Yani evlilik aşkı öldürebilir ama kitap aşkını öldürmüyor ;)
Silahahah evlilik konusu şaka tabi :D içimi rahatlattın valla abla, kitap aşkım bari koruma altında olsun :)
SilKuzucuk,Sürü diye bir kitap var,Schatzing yazarı.Fırsat bulduğunda bir oku bak,spoiler vermek istemiyorum o yüzden konusunu söylemeyeceğim ama bir çok şeye bakış açını acayip değiştirecek.Acıcık da maceralı falan ha,öptüm
YanıtlaSilhemen not alıyoruum :)
Sil"Son olarak size tavsiyem bu kitabı diyetteyken okumayın, zira fena halde çikolata, kurabiye yiyesiniz geliyor :D "
YanıtlaSilAhhhh.. iste bu kötü oldu benim icin:))
sabaha kadar uyumayıp çikolata eşliğinde kitap okuma arzusu uyandırıyor insanda. ama ben direndim sen de direnebilirsin :D
SilYa bu kitabı o kadar çok merak ediyorum ki.... Ama o fiyat... :c
YanıtlaSilo fiyat yüzünden ben de uzunca bir süre alamadım :( bu yüzden ilk bulduğum kampanyayı değerlendirdim ve 16 tl gibi bir fiyata almış oldum çok mesudum :)
SilBerbat bi kitaptı murakkami severm normalde ama kitabın sonuna kadar bişey olucak diye bekledim saçma bi şekilde üstelik bi sonuca varmadan bitmesi küfür etmek gibi bişeydi
YanıtlaSilhahah herkesin sevemeyeceğini söylemiştim :D benim için olay çok önemli değil. önemli olan anlatım tarzı ve betimlemeler. ama olayı daha ön planda tutanlar için tuhaf ve hatta gereksiz bir kitap olacaktır :)
SilBir saatte okunacak kadar kısa, ama bitirince bir saat verdiğime acıdım. Her şeye güzel görme kaygısıyla objektiflikten uzaklaşmayın...
YanıtlaSilöncelikle size bir sorum olacak, yorumumu gerçekten okuduğunuzdan emin misiniz? Çünkü okumadan önce 2 kez düşünün ya çok sevecek ya hiç sevmeyeceksiniz tarzı bir başlangıç yapmışım. bunu okuduktan sonra böyle bir şey yazdıysanız cevaplarımı ona göre verip bu sefer atladığınız nokta olan benim bir robot olmadığım gerçeğinden bahsedeceğim. çünkü insanların farklı yaşanmışlıkları, farklı eğitimleri, farklı edebi zevkleri, farklı duyguları olur ve bu bilimsel olarak da gayet normaldir. size boş vakit gibi gelen şey benim için muazzam bir eser olabilir. ki önümüzdeki örnekte durum tam da böyle. kitabı yorumunu yaptıktan sonra da defalarca kez yeniden okudum ve okuyacağım da. üstelik burada hiçbir zaman objektif yorum yapma gibi kaygılara düşmüş de değilim, aksine olabildiğince subjektif yorum yapıp sadece kendi hislerimi anlatma taraftarıyım. zaten canı, kanı, kalbi olan bir insan nasıl kitap hakkında objektif yorum yapabilir ki kitaptaki toplam kelime sayısından falan mı bahsetmeliydim? sizin bu konuya farklı bir öneriniz varsa Murakami'nin Uyku'sunu bir kez de sizden tüm objektifliğiyle okumak isterim.
SilBu kitabı yeni bitirdim ve kitap üzerine başka yorumları okumak için araştırdığımda okudum yazınızı. Genel olarak not aldığım alıntıları paylaşmışsınız ve gözümden kaçanları da sayenizde yeniden gözden geçirmiş oldum. Kafka'nın Samsa'sıyla olan kurduğunuz benzerlik çok yaratıcıydı özellikle Haruki'nin Japonya'nın Kafkası mahlasını düşünecek olursak.Diğer yorumalarınıza da göz atmaya karar verdim an itibariyle :)
YanıtlaSilçok teşekkürler, özellikle okuduğunuza değer verip böyle incelikli bir yazı yazdığınız için ayrıca teşekkürler :) umarım diğer yorumları da kendinize yakın bulursunuz :) Kafka da Murakami de bayıldığım yazarlar keşke okunacak daha da çok kitapları olsa hiç bitmese :)
Sil