KÜNYE:
Orijinal Adı: Martin Eden
Yazar: Jack London
Çeviren: Julide Kayaş
Yayınevi: İthaki, 2015
Alıntılar:
-Seni severler Martin, ama kendi küçük değerlerini
daha çok severler. Oysa sen, hayatın, yüce özgür ruhların, göz kamaştıran
kelebeklerin peşindesin, küçük boz renkli pervanelerin değil. (s.329)
-Onların gözünde
yükselmesinin tek koşulu bir iş sahibi olmasıydı. Ağızlarını bununla açıp
bununla kapıyorlardı. Bütün fikirleri bu lafa sığdırılabilirdi. Bir işe gir!
Çalış! Kız kardeşi konuşurken, zavallı, aptal köleler diye düşündü. Dünya boş
yere güçlülerin elinde değildi. Köleler kendi köleliklerinden başka bir şey
düşünemiyorlardı. Bir iş, önünde secde edip tapındıkları altın bir puttu.
(s.387-388)
-Vaktiyle birisinden, hayaletlerin ölen kişilerin
ruhları olduğunu ama, hisleri olmadığı için öldüklerinin farkında olmadıklarını
duymuştu. (baskıda “söylemişti” olarak
geçse de çeviri hatası olduğunu düşünüyorum.) Bir an durup, acaba öldüm de
bunun farkında değil miyim acaba diye düşündü. (s.393)
-Hayat iyi değildi, nahoş, acı bir tat bırakıyordu
ağzında. Onu korkutan da buydu. Yaşamı özlemeyen bir yaşam, bitmeye yüz tutmuş
demekti. (s.460)
Ben Ne Düşünüyorum?
İşçi
sınıfından denizci Martin Eden, bir gün bir kavgadan kurtardığı Arthur’un davetiyle, kitaplarda okuduğu insanlarla aynı sofraya oturmuş, burjuvaziyle ve Tanrısal
bir ruh atfettiği güzeller güzeli Ruth ile tanışma fırsatı bulmuştur.
Gerek
girdiği yeni ortamın etkisiyle, gerekse Ruth’a duyduğu hayranlıkla içinde bir
güzellik ve bilgi açlığı meydana gelen Martin Eden, kısa sürede üniversitede
okuyan ve bu durumun aralarına uçurumlar soktuğunu düşündüğü Ruth’un seviyesine
ve onun topluluğuna ayak uydurabilmek amacıyla büsbütün kendini parçalayarak
çalışmış, okudukça kitaplara daha çok bağlanmış, günün 24 saatine sığamaz
olmuştur.
İlerleyen
zamanlarda, gecede 5 saat uykuyla günün 19 saatini tamamen okuma ve yazmaya
adayan Martin’in bu hali çevreden tepki görmeye başlar. Herkes gibi bir iş
bulup çalışmalı, bir “mevkii” edinmelidir o da. Fakat Martin hayatını yazarak
kazanabileceği günlerin geleceğine inanmakta ve durmaksızın yazmaktadır.
Kitapta
Martin öyle canlı, öyle gerçek bir karakter ki onunla hırslanıp onunla günlük
19 saat çalışıp çabalıyorsunuz okurken. Dergilerden gelen her ret mektubuyla en
az onun kadar hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Dönemin sosyokültürel ve siyasi yapısına,
insanların hiç değişmeksizin sürü psikolojisiyle hiç anlamadıkları kimselerin,
konuların etrafında pervane olduklarına ve nedense herkesin Martin’i canının
istediği gibi görüyor oluşuna şahit oluyorsunuz bir de. Kimse durup onu
gerçekten dinlemeye yanaşmıyor bile, kafalarında oturttukları bir yer çoktan
dururken gerek duymuyorlar çünkü. Toplumun istediği kalıplara oturtamıyorlar
Martin’i bir türlü. Zaten Martin de ne eski işçi sınıfından arkadaşlarına
dönebiliyor ne de o çok imrendiği burjuvalardan olabiliyor nihayetinde, iki
arada bir derede kalakalıyor.
Arkadaşı
Brissenden, “Sen bir işi tamamladıktan
sonra elde ettiğin başarıda değil, o işi yaparken buluyorsun mutluluğu. Bana anlatmana
gerek yok bunu. Biliyorum. Sen de biliyorsun. Güzellik incitiyor seni. Güzellik,
içinde dinmek bilmeyen bir acı, iyileşmeyen bir yara, ateşten bir bıçak gibi.”
diyor Martin’e, çok da güzel özetliyor ruh halini aslında.
Kitabı
bitirdiğimde tek söylediğim “nasıl yorum yapılır ki böyle bir kitaba” oldu.
Söylemek istediğim her şeyi kırpa kırpa anlatmak zorunda kalıyorum spoiler
endişesiyle. Ve sanki ne söylesem eksik. Öyle güzel, öyle ölmeden önce
okunacaklar listesinin başında bir kitap ki sevdiğim herkese zorla okutasım
var. Hani bazı kitap kahramanları olur, canlıdır onlar, yanı başınızdadır,
kitabı bitirdiğinizde çok sevdiğiniz birini kaybetmişsiniz gibi bir acı oturur
içinize, benim için Holden (Çavdar Tarlasında Çocuklar) mesela ya da Tengo ve
Aomame (1Q84); hah işte Martin Eden de artık o kulübün bir üyesi. Onunla çılgınca kitap okuyup yazı yazdığımız günleri çoktan özlemeye başladım
bile ve başkalarına okutarak hasret gidermeye çalışıyorum galiba.
Tek
şikayetim elimdeki baskının birtakım çeviri ve editöryel hataları. Ara ara
başka bir yayından mı okusaydım acaba diye düşünmedim değil.
Ha
bir de okurken sık sık Holden’ın (Çavdar Tarlasında Çocuklar) şu sözleri yankılandı zihnimde: “Yemin ederim, ben bir piyanist ya da aktör
filan olsaydım ve bu sersemler de benim olağanüstü biri olduğumu düşünselerdi,
bu durumdan nefret ederdim. Beni alkışlamalarını bile istemezdim. İnsanlar hep
yanlış şeyleri alkışlıyorlar. Ben piyanist olsaydım, gider bir kenefe kapanır,
öyle çalardım.” Ne denir? Toplum. Ve onun karşı konulamaz değerleri.
Puanlama:
-Kapak
Tasarımı: 5/5 (%5)
Bence gayet hoş, sade bir tasarım.
-İsim
– Kitap Uyumu: 5/5 (%5)
Tam puan!
-Özgün
Konu – Özgün Anlatım: 5/5 (%30)
Bulabileceğiniz en kendine özgü ve gerçek
karakterler diyebilirim ve onların kendine özgü dünyası.
-Yazarın
Dili: 5/5 (%30)
Jack London’ın bütün kitaplarını ivedilikle okuma
isteği uyandırıcı.
-Kitabın
Dünyası: 5/5 (%30)
Martin’in küçüçük odasında bir yerlere sıkışıp onun
yazma çabalarını size seyrettirecek kadar gerçek ve olağanüstü.
Kitabın
Puanı: 5 / 5
Çok detaylı bir tanıtım olmuş.Kitabın özetini okumuş gibi oldum..Merağım daha da arttı.Kaleminize sağllık
YanıtlaSilÇok teşekkürler, bir de ayrıntı verseymişim demek :D
SilUzun zaman önce okumuştum Martin Eden'i. Sonuna gelince o kadar çabanın boşa olduğunu ve boşuna okuduğumu düşünmüştüm.. Meğer bu tarzı sevmiyormuşum :)
YanıtlaSilMm evet sonuna gizli gizli ağlaşabiliriz burda :/ Ama Martin! Onu okumaya her türlü değer :)
SilKitabı is bankası yayınlarından alalı uzun zaman oldu ancak okuma fırsatı bulamadım. Konusu ilgimi çekmişti. Yazınızdan anladığım kadarıyla elinizde olsa herkese zorla okutacaksınız bu kitabı. Öyleyse, daha fazla geciktirmeyelim. Tavsiyeniz için teşekkürler.
YanıtlaSilkeşke ben de iş bankası yayınlarından alsaydım aklım biraz onda kalmadı değil. umarım benim kadar seversiniz siz de :)
SilOkuma fırsatı bulamamıştım demişim ocak ayında. Ekim ayında okudum ve bitti. En beğendiğim batı klasikleri arasında yerini aldı.
SilBen de çook sevmiştim :)
YanıtlaSilMartin Eden sevenler kulübü :)
SilBu kitabı bende okuyacağım inşallah :)
YanıtlaSilumarım seversin :)
SilYazardan Beyaz Diş'i okudum ve çok sevdim. Dediğin gibi kitabı bitirince yazarın bütün kitaplarını okuma isteği geliyor. Martin Eden'i bu kadar sevdiysen yazardan yeni kitabım olabilir. Yorum için teşekkürler :-)
YanıtlaSilBeyaz Diş'i de listeme ekleyeyim öyleyse, Martin Eden kesinlikle tavsiyedir :)
SilKitaplar gibisi var mı?
YanıtlaSilOkumalara doyulmuyor... :)
Sevgiler,
çok şükür :D
SilÇok güzel anlatmışsın yine Poşetçim! Kitap hakkında aklımda beredeyse hiç soru işareti kalmadı! Alacaksam başka bir yayınevinden alacak kadar benimsedim :) Hatta reddedenlere ve topluma sinirlendim bile :)
YanıtlaSilDiline sağlık!
Sevgiler canım!
ahahah harikasın dağınık :D öpüldün çok :*
Silİnanılmaz güzel bir kitap. Okumayan arkadaşlar lütfen okusun, ben çok şey buldum Martin Eden'de. Eminim sizlerde bir çok şeyi sorgulayacaksınız okurken.
YanıtlaSilimzamı atarım :)
Silgüzel incelemenzi için teşekkürler. Kitap uzun zzamandır elimde bir türlü başlamak nasip olmadı
YanıtlaSilumarım seversiniz :)
Silsalam. Ən sevdiyim kitab haqda yazmısan. Martin Eden kimi insan tanımağı o qədər çox istəmişəm ki, kitabın sonlarına yaxın az-az oxuyurdum. Tez bitməsini istəmirdim.
YanıtlaSilYazdığın kimi Martin kitab oxuyarkən onunla mən də həvəslənirdim. O qədər dərindən onu hiss edirdim kitabı oxuyarkən. Çovdar tarlasında çocuklar(bizdə çovdar tarlasında uçurumdan qoruyan gedir adi) o kitabı oxumuşam və oxuduğum kitablardan insanlar mənə o qədər doğma gəlir ki, Elcernon üçün çiçəklər oxu. istəsən blogda yazım var kitab haqda. Məncə çox gözəl kitabdır o da.
Algernon'a Çiçekler bayadır elimde seveceğimi düşündüğüm kitaplara yaptığım bekletip uzaktan sevme aşamasındayız bakalım :)
Silkesinlikle :)
YanıtlaSilçok teşekkürler
YanıtlaSilKitap uzun zamandır elimde, nedense bir türlü akmadı, acaba yanlış bir yayınevindenmi aldım çeviri kaynaklı mı bilmiyorum. yazınızdan sonra bir daha deneyeceğim
YanıtlaSilbelki henüz doğru zamanı gelmemiştir. kitaplar da insanlar gibi yalnızca doğru zamanda doğru yerde karşımıza çıktıklarında kalbimizi çalıyorlar sanırım :)
Silburalara bir sessizlik hakim =)
YanıtlaSilevet maalesef :/
SilÇok güzel yorumlamışsın kalemine sağlık 🌸
YanıtlaSilçok teşekkürler :)
SilBen de bu ay okuyacağım. Bu arada şu imleç şeklini nasıl değiştirebilirim ben de yapmak istiyorum ama bulamadım
YanıtlaSilumarım sevmişsindir, bu yorumdan sonra baya zaman geçmiş çünkü :) imleçle ilgili kısmı hiç hatırlamıyorum desem yeridir.
Sil